SERAMİK ARŞİVİM
15 Ocak 2024 Pazartesi
Kadın Dostu Markalar Değer Katanlar Özel Ödülü 2023
26 Mayıs 2023 Cuma
Cetus from Troia
This title will focus on Cetus, a kind of aquatic and reptilian Trojan hybrid monster or beast. In the name of this monster in different publications; It can be found in different spellings as Cetus, Cetos, Ketos. There are depictions of Cetus in ancient ceramic paintings. I think that Cetus, whose mythological story is quite interesting, is an indispensable creature for the ancient Troad geography. Therefore, Cetus was chosen as the inspiration for this study.
Different imaginary beings associated with different cities are known in the ancient Troas geography. While this information is sometimes depicted on city coins, they sometimes appear on a marble relief or sculpture. We often encounter these beings in ceramic vase paintings. Creatures, monsters or whatever we call them, they are all considered fictional. However, the statement that "all legends have an element of truth." is not an exception for Cetus, whom I am talking about. Because a prehistoric fossil found near ancient Troia in the recent past is interesting with features that can be associated with Cetus.
Although paleontology is a modern science, it should not be difficult to guess that ancient people also encountered fossils and were interested in fossils and even formed myths about these fossils. It is as uncertain as not being able to say that an ancient Trojan might have encountered a fossil that could also be associated with Cetus, and that the legends about this fossil constitute the Cetus mythology. This uncertainty has reached the present day by being transmitted through generations as the riches that people put forth by forcing their imaginations. At least that's my opinion. In the continuation of the article, I will try to explain how I worked in creating my own Cetus design, in parallel with the use of local data as a source of inspiration, by focusing on a few examples of Cetus that have survived to the present day.
Cetus, Fatih Karagül, 2023, CGD, AI, NFT |
9 Mayıs 2023 Salı
PEGASUS From SKEPSIS
The remains of the ancient city of Skepsis, located in the
Bayramiç district of Çanakkale, have come to light today with the withdrawal of
the Bayramiç Dam waters. This settlement is a place that has been known for a
long time in history and important results have been obtained especially with
the excavations carried out by names such as H. Schliemann and F. Calvert.
History of Skepsis dating back to the 6th century BC. It is known that it
gained importance in the 5th and 4th centuries BC. More importantly, the
mythological entity Pegasus, featured on the coins used in this ancient city,
draws attention with the mythological richness of other ancient cities in the
region. With the example of Pegasus, the city of Skepsis is an important
example of hybrid imaginary beings encountered in ancient city coins or
mythologies of the Troas region. The depictions of cetus and drake in Troia,
griffin in Assos, capricorn in Parion, Gorgon depictions in Abydos and Dardanus
reveal the mythological richness of the city of Çanakkale located in the
Ancient Troas region. In this article, the effects of ancient ceramic materials
on modern society will be discussed, especially through the example of Pegasus.
Skepsis coin with Pegasus, 400-200 BC. Bronze. Source: |
Pegasus of Skepsis, Fatih Karagül, 2023, CGD, AI, NFT |
Source:
-https://www.coinarchives.com/a/results.php?results=100&search=Skepsis
14 Nisan 2023 Cuma
ANCIENT ANATOLIAN HERBS
Hyssopus officinalis (hyssop, zupu, zufa, çördük) is a versatile pediatric herb. It is known that it has been used for treatment in Anatolia since prehistoric times. It has been used as a raw material for different compositions in healing from the Hittite Empire to the Western Roman Empire (Yurdakök, 2005: 94). This plant, which is referred to as "Zupu" in Hittite texts, was used both in sacrificial rituals and in the manufacture of pickles as a scent and flavoring agent (Baytop, 2007: 77). An Anatolian Roman citizen, Dioscorides from Cilicia, noted that the best hyssop wine is made with Cilicia hyssop, so three ounces of hyssop should be added to one and a half gallons of wine (Dioscorides, 2000:769). This wine is good for pneumonia, asthma, cough, mucus and shortness of breath, removes bruises, removes edema in the spleen, is a laxative and kills worms, is an excellent mouthwash, relieves toothache, when the smoke is inhaled, it is good for ringing in the ears. (Dioscorides, 2000:399; Canevello, 2013:227). Even in the Torah, how to use this plant in the explanation of a ritual is explained in detail (Torah, Numbers, 19/1-10; Köse, 2014: 25).
As can be seen, the characteristics of this local plant originating from Cilicia combined with both Anatolian flora and geography, and affected fields such as mythology and medicine. It seemed a great negligence not to use an ordinary and even insignificant plant, which lays the foundation of such a great wealth, as a source of inspiration in designs. That's exactly why I decided to use the hyssop plant in a card game design based on Anatolian mythology and came up with a design. The image of the hyssop plant used in this card was created entirely with CGD. As a template, Magic the Gathering the ready-made design of the Wizards company was chosen for trial non-commercial purposes. This card, which I call "Giszupu Growth", is designed with a combination that can be very effective when used with Typhon, one of the most important characters from the mythology of Cilicia. In the naming of the card, the Hittite language was chosen and a direct link was tried to be established with the ancient roots of the plant. The support of our important artist friends was realized in the illustration of the cards related to Typhon to be used in the game. The design of the game mechanics is still ongoing. We believe that when the studies are completed, we will have provided a new opening in the name of Anatolian mythology.
Giszupu Growth design by Fatih Karagül |
References:
23 Aralık 2022 Cuma
İDATOR (Idataurus)
İdator (İdataurus), anlam olarak "İda'nın Boğası" olarak düşünülmelidir. Mitolojiden bilindiği kadarıyla, Minos'un boğası "Minator" (Minotaurus) örneğinden hareketle, iki farklı kelimenin birleşimiyle "İda+taurus" ve "Mino+taurus" şeklinde yazılmaktadır. Biz burada Türkçe söylenişleriyle adlandırmayı uygun buluyoruz. Çünkü, yaşadığımız topraklar, konuştuğumuz lisan, semboller ve simgeler, tarih öncesinden beri konu edilen boğa ile büyük oranda bağlantılıdır. Boğa (erkek bos taurus) ve öküz (hadım Bos primigenius taurus), sığır (bos taurus) olarak adlandırılan ailenin üyeleridir.
İdator (İdataurus) hayali, mitolojik, fantastik bir yaratık olarak kayıtlarda mevcut değildir. Tamamen kendi hayal gücümüz ve eteklerinde yaşadığımız bin pınarlı İda (Kaz) Dağının bağrında barındırdığı kültürel değerler nedeniyle harmanlanarak ortaya çıkmıştır. Fikirsel olarak "Troia" temalı serginin tasarım ve araştırma sürecinde karşılaşılan, kurban, sunak, güç kavramları, ritüel olarak boğa figüründe bütünleştiğinden, Troia için kaçınılmaz bir biçim olarak soyuttan somuta dönüşmesi zor olamazdı.
Antik Troia kenti ören yerinde yer alan kutsal alandaki sunaklar, kan kuyuları, pagan tanrılar için sunulmuş olan nice boğanın kanıyla ıslanmış olmalıydı. İlyada da çok kez, adak olarak kesilen büyük baş hayvanlardan, bunların kızartılan etlerinden, bu etlerin ziyafetlere konu olduğu muhakkaktır. Apollon rahibi Hrüses (Khyryses) İlya'da tanrı Apollo' ya "...bir gün sana yaraşır bir tapınak yaptıysam, boğaların, keçilerin yağlı butlarını yaktıysam senin uğruna, şu dileğimi tez elden yerine getiriver..." diyerek dua eder ve duası kabul olur (I/40). Bu yakarışta bahsedilen tanrı uğruna yakılan boğalar ifadesi, boğanın bu süreçte değerli bir adak olduğunun doğrudan göstergesidir.
Öte yandan antik Troas coğrafyasında yer alan modern Çanakkale kentinde gerçekleşen büyük baş hayvancılıkta, manda, inek, sığır gibi hayvanlar günden güne azalsalar da halen yetiştirilmektedir. Özellikle Biga, Ayvacık ve Ezine, et ve süt üretimi ile mandıracılık sektöründe faaliyet sürdürmektedir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Biga'da yetiştirilen hayvanların etlerinin, İstanbul'da padişahın mutfağında yer aldığı bilinmektedir.
Boğa figürü kısmen ya da tümüyle, sembolik olarak tarih öncesi ve antik çağda Anadolu'da farklı malzemelerden şekillendirilmiştir. Bu şekillendirilen nesneler, farklı kullanım amaçları için üretilmişlerdir. Kimi uygarlıklar fırtına tanrısı Teşup'un kutsal hayvanları olarak boğayı seramikten şekillendirirken, kimi zaman da farklı uygarlıklar taş yüzeylere boğa başını rölyef olarak betimlemiş ya da kıymetli metallerden kent sikkelerine darp etmişlerdir.
Taourus kelimesinin anlamının Anadolu kaynaklı olduğunu biliyoruz. Toros Dağların Taurus kelimesine köken olması, Anadolu'nun boğa ile olan bağlarını bir kez daha güçlendirmektedir. Toros Dağları, Anadolu yerine Avrupa'nın her hangi bir ülkesinde, ya da tamamen farklı bir kıtada olsaydı, hem antik çağ insanlarının hem de bizim bu hayvana bu denli önem vermemizin bir anlamı olmayabilirdi.
Antik çobanların Kaz dağlarında otlattığı hayvanları göz önüne getirmek hiç de zor değil. Bir tasarım için esin kaynağı ararken, öyle çok uzaklara gitmenin gerekli olduğunu düşünmüyoruz, hele ki yanı başımızda yazılmış İlyada gibi bir kaynak, Troia gibi bir antik kent varken. Tabi kaynak olarak bunlarla sınırlamak çok yanlış olacaktır, Troia gibi değerli nice antik kentleri göz ardı etmek kabul edilemez. Boğa ile ilgili bir başka kaynağa Apollon Smintheus kentinde rastladığımızdan bahsederek, konuya devam etmek örnekleme açısından zenginlik oluşturacaktır.
İdator (Kurban) 2018, pekişmiş çini (stoneware) ve porselen astar (porcelain slip), 12 cm., 1250 oC |
KAYNAKLAR:
Homeros, İlyada (çeviren Erhat, A; Kadir A) 2003, Can Yayınları, İstanbul
7 Aralık 2022 Çarşamba
BOR
Fakat bu sevincimiz kursağımızda kalabilir. Ulusal politika olarak çok ciddi bir biçimde üzerinde durulması gereken bor için, bence kendi başına bir bakanlık dahi oluşturulabilir. Yunan komşumuzda Ege Bakanlığı, Arap ülkelerinde petrol bakanlığı gibi stratejik bakanlıklar örneği hatırlanabilir. Sırf bor üzerine kurulacak politikalar, stratejiler, çok önemli kozlar olarak kullanılabilir. Rahmetli Ünal Cimit de, boru çok önemseyen ve her fırsatta vurgulayan bir seramikçi idi. 1982 tarihli bir Arayış dergisindeki röportajında şunları söylemişti:
-Sentetik Gübre Üretimi
7 Kasım 2022 Pazartesi
17 Mayıs 2022 Salı
14 Ocak 2022 Cuma
FATİH KARAGÜL NFT ART DESIGN
John Dorry, Stoneware plaque (Special collection), limited edition 9/9 |
Odeon of Troy, CGD, Print on canvas |
Texture, Porcelain, stoneware, and scrap materials (mural), limited edition 9/9 |
Grotesque Calchas, Sculpture, Porcelain and stoneware, limited edition 9/9 |
Wall of Astrya V2, CGD, Print on canvas, limited edition 9/9 |
Gate of Troy, CGD, Print on canvas, limited edition 9/9 |
Tower of Troy, Sculpture, Luster (Specail collection), limited edition 9/9 |
Trojan Horse V3, Sculpture, Stoneware (Special collection), limited edition 1/1 |
Yellow Tower V1, Sculpture, porcelain & stoneware, limited edition 9/9 |
Yellow Tower V2, Sculpture, porcelain & stoneware, limited edition 9/9 |
Trojan Horse V4, CGD, limited edition 9/9 |
Tower, sculpture, porcelain and stoneware (Special collection), limited edition 9/9 |
31 Aralık 2021 Cuma
TSUTSU-GATA STİLİ ÇANAKKALE KASE (!)
Çağlar boyunca farklı coğrafyalarda üretilen pek çok artifakt (insan yapımı kültürel eser) birbirine benzemektedir. Bu benzerliklere seramikler de dahildir. Her türlü örneğin değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken ana husus ise bize göre önce kronoloji sonra kültürel verilerdir. Aksi takdirde sistematik bir şekilde elde edilmiş bir bilgiden bahsetmek mümkün olmaz. Böyle olunca da sanat eseri, plastik eser, zanaat ürünü, el sanatı ürünü tasarlayıp üretme noktasında çoğunlukla çıkmaz sokaklarda kaybolma riski mevcuttur. Hele ki yüzümüzü kültürü dahi olmayan A.B.D'ye veya müthiş batı Avrupa dünyasının verilerini esin kaynağı olarak kullanmaya kalktığımızda, sonuçlar daha da renklenebilmekte.
Bu yazıda tam tersini yapıp, yüzümüzü doğuya dönerek, seramik üzerinden kronolojik olarak bir karşılaştırma ve değerlendirme yapılmaya çalışıldı. Burada örneklemeye çalışılan geleneksel Çanakkale seramikleri arasında yer alan kâseler, Japon seramikleri arasında yer alan çay kâselerinden özel bir gruba benzemektedirler. Bu benzerliği bir müddet önce tespit etmiş fakat üzerinde yeterince duramamıştık. Yapılan araştırmalar sonucunda, ikinci ve üçüncü kâse grupları daha tespit etmiş ve bunların da Japon çay kâselerinde benzer karşılığı olduğunu saptanmış oldu. Bu araştırmayı yaparken konuyla ilgili yayınlanmış bilindik kaynaklara baş vurmak yerine, ele alınan örnekler müzayede sitelerinde satışa sunulan, büyük kısmı katalog ve kitaplarda, hatta makalelerde yer almayan örneklerden seçilmiştir. Böylece konu hakkındaki monotonluktan uzak kalmak amaçlanmıştır.
Kısa bir araştırmayla "Chawan" olarak adlandırılan Japon çay kaseleri ya da benzeri olan Kore'lilerin "macsabal"ı hakkında pek çok makale ve görsele kolaylıkla ulaşılabilir. Sonuçta chawan ve macsabal birer kasedir. Fakat chawan kültürünün özünde Japonlara ait olmadığını, Çin ve Kore'den ithal ettiği kaseleri uzun yıllar kullandığı ve bu duruma son vermek üzere, Japonya'da çay kaseleri üretildiği kayıtlarda yer almaktadır.
Önemli olduğunu düşündüğümüz konu ise, insanların benzer ihtiyaçları için benzer seramik formlar üretme becerisidir. Bu durum tarih öncesi çağlardan beri süregelen bir durumdur. Hacılar'da üretilen kaseler ile belki yeşil matcha çayı ya da tavşan kanı Rize çayı içilmemekteydi fakat, bir şekilde sıvıların tüketilmesinde kolaylık sağlayan ergonomik ve fonksiyonel ürünler olarak tasarlanıp üretildiler.
"Tasarlanıp" üretilen derken kullandığımız tasarlama eylemi, batı medeniyetine, Bauhaus ekolüne ya da Gestalt prensiplerine göre elbette gerçekleşmedi. Fakat bu tasarım ve üretim bir ihtiyaçtan doğması nedeniyle, zaten o dönemki insanlığın, bir şeyler tasarlamak için böylesine ulvi bilgilere de zaten gereksinimi yoktu. Çoğunlukla denme yanılma yoluyla gerçekleştirilen icatlar, üretimi tetikledi, medeniyetlerin gelişmesini, teknolojiyi ve bunları da yazıya aktarabilmek adına Gestalt prensiplerini oluşturdu.
Malum Bauhaus bir mağazaya ad olmadan önce, Almanya'da kurulan bir tasarım okuluydu ve muhtemelen, orada geliştiği sanılan tasarım kuramları ve fikirlerin de temelinde mutlaka antikite vardı. Tasarım, sanat ve zanaatı birleştiren bir anlayışta bir vizyonu olan Bauhaus okulu, bu alanda çalışmalar üretti. Öte yandan Çanakkale'li çömlekçilerinde ne Walter Gropius ne de Max Krehan ve Theodor Bogler gibi seramikle ilgili tasarımlar üreten kişileri tanıma, ne de onların öğretilerinden nasiplenme gibi bir dertleri olmadı. Öte yandan kronoloji de zaten buna müsait değildi.
Ne var ki bize ait sanat ve zanaat eserlerinin kökeninde ne olduğuna dair bir şeyler hep ihmal edildi. tasarımda yüzümüz hep batıya döndü, Gaugin konu arayışı ile Hawai kültür ve sanatını keşfetmeseydi, ya da Pollock, Çin Zen felsefesi ve kaligrafisini keşfetmeseydi kim bilir neler olurdu. Benim bildiğim, kendi kültürümüze ait üretimlerin temelinde yattığı temel unsurların da günün birinde araştırılmaya başlanacağıdır. Bir kaç gün önce bana bu soruyu yönelten öğrencime, burada yazdıklarıma benzer kelimeler kurup, konuyu özetlemeye çalışsam da içme sinmedi.
Aşağıda yer alan chawan tablosu sosyal medyada ve daha pek çok platformda bulunabilecek bir örnek. Burada esas dikkat edilmesi gereken chawan ise tsutsu-gata stili olarak adlandırılan yarım silindirik gövdeli kaseler. Aynısı Çanakkale'deki çömlekçiler tarafından üretilmiş.
2 Kasım 2021 Salı
Orta Öğretim Sanat Tarihi Ders Kitabı
Milli Eğitim Bakanlığının uzaktan eğitim EBA sayfasında yer alan Orta Öğretim Sanat Tarihi Ders kitabında yer alan "Çanakkale Seramiği" kısmını okumak sevindirici ve şaşırtıcı oldu. 224. sayfada yer alan ördek başlı yeşil testi ve hakkındaki kısa bilginin, genç kuşaklar için küçücük de olsa bir bilgi olarak aktarılması, kültürel zenginliklerin yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi adına önemli. Sayfada yapılan açıklama ile bağdaşmayan bir örnek kullanılmış olması için oldukça şaşırtıcı.
Bilginin şaşırtıcı olmasından ziyade yanlış olması, kanaatimce oldukça da vahim. Görsel 7.18 de yer alan çay takımına ait şerbet bardaklarının Çanakkale seramiği olarak aktarılması, metin yazarının konu hakkındaki eksikliğini gösteriyor ya da, editör Doç.Dr.Kemal Özkurt'un gözünden kaçmış bir durum olabilir... Yorum size ait. Her halükarda 19. yüzyılda geleneksel Çanakkale seramikleri arasında, beyaz sırlı zemini olan, altın yaldız ve dekal dekorlu şerbetlik asla üretilmedi. Üretilmesi de zaten mümkün olmayan bir ürün grubu olduğunu, az çok Çanakkale seramiğini tanıyan herkes bilebilir. Bu tür ürünler Yıldız porselen fabrikalarında üretildi. Konu edilen şerbetlik hem malzeme, hem tarz olarak, hem de pişirim teknolojisi itibarıyla, Çanakkale seramikçiliği için imkansız bir durum.
12 Ağustos 2021 Perşembe
SERAMİKÇİNİN MAHLUKAT KILAVUZU II: TİFON (Tüm Canavarların Babası)
Modern ve gelişmiş batı uygarlığı perspektifinden bakıldığında, antik Yunan mitolojisine göre yaratıkların tümünün türemiş olduğu tek bir canavardan bahsedilir. Bu canavar Tifon (Tyfhon/Typhoeus/Typheus) olarak adlandırılır. Burada Tifon hakkında farklılık içeren bilgiler karşılaştırmalı olarak aktarılmaya çalışılmıştır. Gaia Tifon'un annesidir. Batı kaynakları, klasik Arkeoloji ve mitoloji literatüründe Gaia olarak adlandırılan tanrıça aslen toprak anadır. Toprak ana ise bize göre ana tanrıçadır, Kibele'dir. Bir kısım araştırmacıya göre Tifon Anadolu'nun Kilikya bölgesinde, Mersin sahilindeki Kızkalesi çevresinde doğup büyümüştür ve amacı Zeus'tan Titanların (Devlerin) intikamını almaktır. Tifon o kadar güçlüdür ki, yıllarca savaştığı baş tanrı Zeus'u bile parçalarına ayırabilmeyi başarmış ve bir süreliğine onun yerine geçmiştir. Parçalarına, adelelerine ve hatta tendonlarına kadar kesip ayırdığı Zeus'un bedenini, Mersin'deki "Cennet ve Cehennem" mağaralarına, saklamıştır. Ölümsüz olan Zeus'un bedeni birleştirilmiş ve ambrosia içirilerek güçlenen Zeus ikinci savaşta Tifon'u alt etmeyi başarabilmiştir. Bu mitolojik anlatıda Tifon'u yenebilmesi için Zeus'a taraf olan yardımcılarının yeri çok büyüktür.
Kilikya bölgesinin arkeolojik geçmişinin MÖ 8000'li yıllara tarihlenen neolitik döneme uzandığı görülebilmektedir. Bu dönemde Avrupa'nın genelinde durum neydi diye baktığımda Anadolu'dan 1000 sene kadar geriden geldiğini, günümüz Yunanistan topraklarında ne vardı diye baktığımda ise neolitiğin MÖ 4500 civarında kıpırdandığını anlayabiliyoruz. Hal böyle olunca Tifon mitosunun da Anadolu üzerinden Yunanistan'a nakledildiğini söylemek çok yanlış olmaz. hatta bu durumu daha da kesinleştiren başka veriler de mevcut. İzmir'li Ozan Homeros, İlyada'da (II/782,783) Tifon'dan bahsederek, ininin Arimos Dağlarında (Katakekaumene: Yanık arazi Ülkesi, Mysia, Kula, manisa) olduğundan bahseder. Oysa ki batı literatürüne göre ise Zeus mağlup ettikten sonra Tifon'u Tartarus'a hapsederek üzerine Etna Dağı'nı diker. Şu halde batıya göre Tifon'un ini Etna Dağı'dır, Manisa değil, Sicilya'dır.
Ele almaya çalışılan Tifon'a ait seramik betimlemelerin bir kısmı, antik Yunan ve Etrüsk seramiklerinden örneklenmiştir. Üst gövdesi insan görünümlü, alt gövdesi yılan biçimli düşünceme göre sucul hibrit bir varlık olan Tifon'un sırtında bir çift kanadı yer almaktadır. Alt gövdede bacakların her biri yılan görünümlüdür. Aşağıdaki iki ve üç boyutlu seramik betimlemeler anatomik olarak birbirleriyle uyumludur. Tifon'un tema olarak hem seramik yüzeylerde resimsel betimleme hem de üç boyutlu olarak heykel ve mimari eleman olarak antefix tasarımında kullanıldığını görebilmekteyiz.
Resim 1: Tifon biçimli Etrüsk Antefix, Terracotta, MÖ 6. yy. Kaynak: Roma, Ulusal Etrüsk Müzesi, Villa Julia. |
Resim 3: Tifon betimlemeli Alabastron, Erlenmeyer Ressamı, Arkaik Korinth seramiği, MÖ 610–600, 26 × 11.9 × 1.9 cm. Kaynak: Yale Üniversitesi |
Fatih Karagül'ün AI ve CGD Tifon çizimi |
Hakan Daloğlu'nun Tifon'un ölümü çizimi. |
Kaynaklar:
-Miray MİMAROĞLU (2013), GEDİZ HAVZASI’NIN SON TUNÇ ÇAĞI TARİHİ COĞRAFYASI, ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Y.Lisans Tezi
-Asaf KOÇMAN (2004), "YANIK ÜLKE"NİN DOĞAL ANITLARI: KULA YÖRESİ VOLKANİK OLUŞUMLARI, Ege Coğrafya Dergisi, 13 (2004), 5-15, İzmir
-http://ancientrome.ru/art/artworken/img.htm?id=292
-https://artgallery.yale.edu/collections/objects/74220
-https://commons.wikimedia.org/w/index.php?title=File:Terracotta_acroterial_statue_of_Typhon_the_%22Father_of_All_Monsters%22,_from_Gabii,_6th_century_BC,_National_Museum_of_Rome,_Baths_of_Diocletian,_Rome_(30051261004).jpg&oldid=499749472
https://gatherer.wizards.com/pages/card/Details.aspx?multiverseid=3921