Çanakkale Seramikleri Kolokyumu Bildirileri. 2008, Antalya
Suna - İnan Kıraç Akdeniz Araştırma Enstitüsü'nün Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü ile birlikte 02 Nisan 2007 tarihinde düzenledikleri "Çanakkale Seramikleri Kolokyumu", bu alanda 1971 yılında yayımlanan ve ilk tanıtıcı çalışma olan "Türk Devri Çanakkale Seramikleri. Turkish Period Çanakkale Ceramics" başlıklı kitaptan bu yana, Çanakkale seramiklerine artan ilgiyi, oluşturulan koleksiyonlar, yeni yayınlar, araştırmalar ve uygulamalar ile bu alanda ne kadar yol alındığını göstermektedir. Bu konuda en büyük destekleyicilerin başında, oluşturdukları koleksiyonlar ve yayınlarla müteveffa Sevgi Gönül'ün yönetimindeki Vehbi Koç Vakfı, Sadberk Hanım Müzesi ve Suna - İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırmaları Enstitüsü (AKMED) gelmektedir. Enstitü 1996 yayınladığı "Çanakkale Seramikleri/Çanakkale Ceramics" ile de Kaleiçi Müzesi'nde sergilenen ve hâlâ genişletilmeye devam eden koleksiyonu bilim dünyası ile paylaşmıştır.
İÇİNDEKİLER Sunuş :Gönül Öney
-Katherina Korre-Zographou"The Spreading of the Çanakkale Ceramics throughout the Aegean Islands"
-Sevim Çizer"Çanakkale Örneğinde Batı Anadolu Seramikçiliğinin Ege Adalarındaki Uzantıları"
-Lale Doğer"İzmir Agorası Kazılarından Çanakkale Seramikleri ve Diğer Talep Noktaları"
-Tülay Uğuzman"Halk Kültürünü Koruma, Yaşatma ve Geleceğe Aktarma Konusunda Somut Bir Adım: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ulusal Seramik Çalıştayı"
-Selahattin Pekşen"Çanakkale Seramiklerinin Yeniden Yapılanma Çabaları ve Sonucu"
-M. Fatih Karagül "Avustralya’dan Gelen İki Şerbetlik ve Kahverengi Sır Araştırmaları"
-Ayşe Güler"Osmanlı Dönemi Çanakkale’de Seramik Atölyelerinin Konumlandıkları Mahaller, Üretim Potansiyeli ve Ürün Türleri"
-M. Berrin Kayman"Akköy Yöresi Fırın Cürufları Üzerine Değerlendirme"
Ek 1: Dimitris Hatziyiannis "Ceramic Workshop: Traditional Ceramics from Agiasos-Lesvos"
Ek 2: Kolokyum programı
Burada, Kolokyumda sunmuş olduğum bildiriyi kısaltılmış olarak bulacaksınız.
AVUSTRALYA’DAN GELEN İKİ ŞERBETLİK VE
KAHVERENGİ SIR ARAŞTIRMALARI
Yrd.Doç. M.Fatih
KARAGÜL
(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Öğretim Üyesi, Çanakkale Seramikleri Araştırma Geliştirme ve Uygulama Müdürü)
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne, T.C. Dışişleri Bakanlığı aracılığı
ile, ˝The Silver Society of Australia˝
tarafından 2 adet Çanakkale seramiği kazandırılmıştır. Güzel Sanatlar
Fakültesi’ne, 03.08.2006 tarihinde teslim edilen bu iki Çanakkale seramiği,
teslim evraklarında her ne kadar şerbetlik olarak adlandırılmış ise de,
seramiklerden biri at biçimli kap olup, diğeri ise kahverengi sırlı
şerbetliktir. At biçimli kap (Bkz. Levha 1) , Suna İnan Kolleksiyonunun yayınlanmış
olduğu Çanakkale Seramikleri katalogunun 114. sayfasında yer alan 164 nolu
örnekle benzerdir. Konumuzu oluşturan kahverengi sırlı şerbetliğin ise (Bkz.
Levha 3) , nadir bir örnek olduğu tahmin edilmektedir. Bu şerbetlik, Suna İnan
Kıraç Kolleksiyonu’nun yayınladığı katalogun (yayın no:1, 1996, İstanbul) 107.sayfasındaki,
152 numaralı resimdeki şerbetliği, biçimsel olarak andırsa da, aralarında
belirgin farklar bulunmaktadır.
Yapılacak araştırmada, kahverengi sırlı bu şerbetliğin tanıtılması ve
yüzeyinde kullanılmış olan kahverengi sırın, deneysel olarak yeniden
üretilebilirliği üzerinde çalışmalar gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.
Laboratuar ortamında hazırlanarak seri olarak üretilebilecek bu sırın,
günümüzde az da olsa Çanakkale Seramiği üretmeye çalışan küçük çaplı atölyelere
bir renk önerisi olarak sunulması, hedeflenen bir diğer amaçtır. Bu atölyeler
ürettikleri seramiklerde, diğer orijinal Çanakkale renklerini kullanmadan, ağırlıklı
olarak yeşil ve şeffaf sır tercih etmektedirler. Tespit edilerek sunulacak olan
kahverengi sır ile, az da olsa üretimi süren seramiklere olumlu bir renk
önerisi sunulup, Çanakkale Seramiklerinin yaşatılmasına katkı sağlanmış
olacaktır.
SERAMİKLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
AT BİÇİMLİ
KAP:
Form, kırmızı çömlekçi çamuru ile 7 ayrı parça halinde şekillendirilerek,
bu parçaların monte edilmesiyle oluşturulmuştur. Sır altında çamur yüzeye beyaz
astar uygulaması gerçekleştirilmiştir. Ayak kısımları astarsız bırakılmıştır.
Astar tabakasının üzerine renksiz şeffaf sır uygulanmış olan form yüzeyinde,
yer yer bakır ile yeşil akıtma dekor uygulanmıştır. Burun, gözler, yele, yular,
eğer, kuyruk ve göğüste yer alan madalyon, formun bütünü şekillendirildikten
sonra, yüzeye monte edilmişlerdir. Kuyruk, sol arka ayağa doğru hafifçe
kıvrılarak monte edilmiştir. Göğüste yer alan 18 dilimli madalyonun tam orta
kısmında küçük bir çıkıntı yer almaktadır (Bkz. Levha 2c). Ön ayakların omuz hizası ve göğüste yer alan
madalyonun üst kısmında soğuk kahverengi boya ile bitkisel dekorlar yer
almaktadır. Yine aynı soğuk boya yele ve eğer bölgesinde de göze çarpmaktadır. Formun
toplam yüksekliği 28,2 cm., gövde uzunluğu 14 cm., gövde genişliği 5,5 cm.,
ayak çapı 2,8 cm., ön ve arka ayak arası açıklığı 8,8 cm., baş uzunluğu 6 cm.,
kuyruk uzunluğu 9 cm.dir. Sol ön ayakta çok küçük bir kırık mevcuttur.
ŞERBETLİK:
Form, kırmızı çömlekçi çamuru ile tek parça halinde şekillendirilip, kulp
ve emzik sonradan monte edilmiştir. Sır altında astar kullanılmamış olup,
kullanılan kahverengi sır doğrudan çamur yüzeye uygulanmıştır. Formun emzik, boyun
ve doldurma kısmı ilgi çekicidir. Emzik sıra dışı bir şekillendirme örneği
sergilemektedir ve boyunla ağız arasına bağlantılıdır. Emzik yapısı uç kısımda
kübik bir görünümde olup, akıtacak ise daireseldir. Emziğin üstünde yer alan
uzunlamasına çıkıntı muhtemelen çeşitleme kaygısı ile oluşturulmuştur. Emzik
monte edilirken dik aksı bozulmuş ve yamuk bir şekilde bırakılmıştır. Emzik monte edilirken dik aksı her ne kadar
bozulmuş olsa da, formun bütününde yer alan mükemmeliyetçi yaklaşımı ve
fonksiyonelliği olumsuz anlamda etkilememektedir. Formun ağız kısmını oluşturan parçada 3
şeritli yiv yer almakta, boyunda ise yine 3 boğum fark edilmektedir. Kulpun bir
ucu, boyundaki ikinci boğuma monte edilmiş,
diğer ucu ise omzun hemen altına monte edilmiştir (Bkz. Levha 4).
Gövdenin temel formu ters damla yapısında olup, yüksek bir ayağın üstüne
yerleştirilmiştir. Formun boyun ve omuz hizasında yer alan sade rölyefler yine
ustalıkla işlenmiştir. Abartısız yapraklar, emziğin hemen altında ve omzun her
iki yanında birer tek olmak üzere yer almaktadır. Bu formun diğer bir özelliği
de sır yüzeyindeki farklı bölgelerde görülebilen redüksiyon lekelerinin
varlığıdır (Bkz. Levha 5). Yanardöner görünümlü bu redüksiyon lekeleri, formun
klasik olarak odunlu ateşte pişmiş olduğunu belgelemektedir. Şerbetliğin genel
ölçüleri ise şöyledir: Toplam Yükseklik 24,3 cm., karın çapı 16,2 cm., kaide yüksekliği:
3 cm., ağız çapı: 5 cm., ayak çapı: 8,5 cm. İncelenen her iki formun da
19.yy.ın sonu 20.yy.ın başına tarihlendiği düşünülmektedir.
KAHVERENGİ SIR UYGULAMALARI
Temel araştırma konumuzu oluşturan kahverengi şerbetliğin dış yüzeyini
kaplayan sır yüzeyi üstünde, herhangi bir sır üstü soğuk dekor uygulaması yer
almamaktadır. Bu nedenle yüzeydeki kahverengi sır, hiçbir olumsuz dış etkide
kalmadan doğal güzelliğiyle fark edilebilmektedir. Bu kahverengi sırın
Çanakkale seramiklerinde kullanılmış olduğu, AKMED Müzesi’ndeki farklı
örneklerde de görülebilmektedir. Ne var
ki, günümüzde Çanakkale’de, Çanakkale Seramiklerini geleneksel yöntemlerle
düzenli olarak üreten atölyeler tamamen kapanmış bulunmaktadır. Yalnızca
Çanakkale Merkezindeki bir kaç sanat atölyesinde az sayıda Çanakkale seramiği
üretilmekte ve bu örnekler ise Çanakkale’de üretilip satılan diğer kalitesiz seramiklerle
rekabet edebilecek boyutta bulunmamaktadır.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bünyesinde yer alan araştırma
merkezlerinden olan ÇASEM, 2000 yılından beri Çanakkale seramikleri konusunda
endüstriyel yöntemlerle uygulamalar yapmaktadır. Bu sayede Çanakkale seramiklerinin
yaşatılması için önemli bir adım atılmış bulunmaktadır. 2007 yılından itibaren
ise, üretim yöntemi olarak geleneksel üretim yöntemi olan çömlekçi tornasında
şekillendirme, tarafımızca ilk kez bilinçli olarak devreye sokulmuş
bulunmaktadır.
ÇASEM bünyesinde üretilen seramikler; at başlı ve aynalı testiler,
şerbetlikler, küp çeşitleri, at ve fıçı biçimli kap, gemili gaz lambaları,
yapraklı tabak çeşitleri, fırça dekorlu tabak çeşitleri olarak sıralanabilir.
Bunun yanı sıra, yoruma dayalı ürünler de merkez atölyelerinde üretilmektedir.
Tüm bu seramikler ağırlıklı olarak şeffaf yeşil ve daha az olmak üzere renksiz
şeffaf sırla sırlanmaktadır. Çanakkale seramiklerinde kullanılmış olan sırların
zenginliği göz önünde bulundurulduğunda, bu eksikliği giderebilmek amacıyla,
inceleme konumuzu oluşturan kahverengi şerbetlik, bu konuda fikir verici olmuş
ve kahverengi sır denemeleri üzerine deneysel çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Kahverengi sır denemeleri için reçeteler hazırlanırken, orijinal
Çanakkale seramiklerinin odun ateşinde, çok yüksek olmayan derecelerde
pişirildiği gerçeğinden hareketle, test sırlarının da çok yüksek derecelere
gereksinim duymadan olgunlaşabilmesi hedeflenmiştir. 935 oC de
olgunlaşabilecek test sırları, elektrikli fırında pişirilerek farklı
oranlardaki renklendirici oksitler kullanılmış ve farklı kahverengi tonlarına
ulaşılmıştır.
Sırın ana bünyesi renklerin doygun ve yüzeyin parlak olabilmesi için
ergitici ağırlıklı hammaddelerden oluşturulmuştur. 100 gramlık tartım reçetesinde
sırın ana bünyesi sülyen (40 gr.), boraks (40 gr.) ve sodyum feldspattan (20
gr.) oluşturulmuştur (Bkz. Tablo 1). Testlerin genelinde renklendirici olarak
temelde demir oksit ağırlıklı kullanılmış, değişkenlik sağlamak için krom oksit
ve bakır tualinden farklı oranlarda yararlanılmıştır (Bkz. Levha 7 ve 8).
Astarlı ve astarsız yüzeylerde tek ve çift kat olarak kırmızı çömlekçi çamuru
yüzeyinde gerçekleştirilen testlerde, en olumlu sonuçlar, demir ve bakır
kombinasyonlarından elde edilmiştir. Ulaşılmaya çalışan kahverengi için 7,6 gr.
Demir oksit ve 1 gr bakır tual, en uygun sonucu vermiştir. 02 nolu test
orijinal örneğe benzer bir sonuç vermiş ve testler hedefine ulaştığından
araştırmaya son verilmiştir (Bkz. Tablo 2).
Oluşturulan sırın yapısının kurşun alkali ağırlıklı oluşundan, çok
miktarda hazırlanacak olan sırlarda, bekleme durumunda çökme gerçekleşecektir.
Sırın kullanım aşamasında iyice karıştırılmaması durumunda, ton değerinde
açılma olacağı unutulmamalıdır. Ayrıca, hazırlanan sırın fonksiyonel olmayan
ürünlerde kullanılması hedeflendiğinden, sülyen kullanımında herhangi bir çekince
görülmemiştir. Aynı sırın fonksiyonel kullanım eşyalarında değerlendirilmesi
durumunda, ise sırın firitlenerek kullanılması olasıdır.
SONUÇ
Elde edilen kahve rengi sırın, ÇASEM bünyesinde kullanılma sokularak,
renk alternatiflerine yenilik getirip, Çanakkale seramiklerinde çeşitlilik
sağlanması planlanmaktadır. Bu testler sonucunda çalışmanın deneysel oluşu çok
olumlu sonuçlar doğurmuş olup, istem dışı olarak yeni bir sarı sır reçetesine
daha ulaşılmıştır. Testler sonucunda elde edilen sarı sır (Bkz. Tablo 2, sır
no: 10), Çanakkale seramiklerinde kullanılan sarı renkli sırlarla benzer olup,
seri üretimlerde rahatlıkla kullanılabilecek niteliktedir.
Gerçekleştirilen testler, Çanakkale seramiklerinde kullanılan sırların
bir gizem olmadığını ve rahatlıkla yeniden üretilebileceklerini ortaya
koymuştur. Önemli olan nokta ise Çanakkale seramikleri örneğinde olduğu gibi
kültürümüze sahip çıkıp, onu koruyup yaşatabilmek için bilinçli adımların
atılması gerçeğidir. Bu doğrultuda bilginin üretilip paylaşımı önem
kazanmaktadır. Amacımız; Üniversite olarak bu konuda gerçekleştirdiğimiz küçük
bir adımla elde edilen verileri uygulamaya geçirip, ürettiğimiz Çanakkale
seramikleriyle, önce Çanakkale’li üreticilere doğru bir örnek olmak ve daha
sonrasında, onlara gerçekleştireceğimiz bilgi aktarımıyla üreticileri Çanakkale
seramiği üretmeye teşvik edici olmaktır. Bu küçük adımlar sayesinde, yerel
seramik üreticilerinin, geleneksel Çanakkale seramiğini yeniden bilinçli bir
şekilde üretiyor olması, karşımıza kültürel ve sanatsal anlamda büyük bir adım
olarak çıkacaktır.
Bu makaledeki yazı ve görseller izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.