23 Ağustos 2012 Perşembe

"CERAMEUS"

Yunanistan Midilli Adasında, "CERAMEUS" adlı AB projesi kapsamında, 1.Uluslararası Doğu Akdeniz Geleneksel Çömlekçilik ve seramik festivali etkinlikleri başladı. Bu çerçevede 17. Panlesvian Seramik Sergisi düzenlendi. Mantamados'daki tarihi zeytinyağı fabrikasının restore edilmesiyle oluşturulan sergi salonunda gerçekleşen bu sergiye Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Türkiye'den toplam 53 seramikçi katıldı. Türkiye'den katılan seramikçiler: Yıldız Aker, M.Berrin Kayman Karagül, M.Fatih Karagül, Hadiye Kılıç, Atilla Cengiz Kılıç. Midilli adasından katılan seramikçilerden, daha önceki sergilerde tanışıp dost olduğumuz yerel seramikçilerle birlikte olup, sohbet etme şansı da bulduk. Mübadele yıllarında Biga'dan göç eden dedesinin izinden yürüyen Dimitris Hatzigiannis de, çok değişik bir şekilde yorumladığı Çanakkale Seramikleri çıkışlı örnekleri ile ilgi çekti. Fakat bu örnekler giderek kiçleşme yolunda emin adımlarla ilerlemekte. Ayrıca geleneksel Çanakkale seramiklerinin genel özelliklerini bozmadan korumaya çalışan seramikçiler de var. Dimitris Stamatis, Stilianos Stamatis bu konuda oldukça başarılılar. Ayrıca benzer tarzda başka üretim yapan seramkçiler de var. Geleneksel Çanakkale seramiklerinin bire bir replikalarını üretme derdinde değiller, hiç bir zaman böyle bir amaçlarının da olduğunu sanmıyorum. Belirli noktalarda biçimlerden yararlanırlarken, belirli noktalarda dekor unsurlarından yararlanıyorlar. Tabi bu durum ürettikleri her ürün için de geçerli değil. Bu konuyla ilgili hazırladığım bir proje kapsamında tüm bu seramikçileri belirleyip, çalışmalarını detaylarıyla incelemeye başladım. Edindiğim tüm bilgileri proje tamamlanmadan buradan paylaşmayı şimdilik düşünmüyorum. Görünüşe göre bu proje kapsamında bir kaç kez daha Midilli Adası'nı ziyaret etmem gerekecek. Varolasın yeşil pasaport.

CERAMUES sergi katılımcıları
Festival sayfası:http://www.cerameus.gr/en

DÜNYANIN EN ESKİ SERAMİĞİ




18300 yaşındaki dünyanın en eski seramiği 1995 yılında Çin'de Yuchanyan Mağarası'nda bulundu. BBC'nin internet sitesinde yayınlanan habere göre, tarihlendirme radyokarbon 40 testi ile gerçekleştirildi. Bu duruma göre seramiğin bilindik tarihçesi ve hatta arkeolojik tarihlendirmeler değişmiyor mu? Tarih, sanat tarihi ve arkeoloji kaynaklarında seramiğin, neolitik dönemin seramikli evresinde ilk kez ortaya çıktığı belirtilir. Neolitik dönemin M.Ö. 8000 yılına tarihlendiğini, seramiğin ise bu dönemde MÖ 6000'lerde ortaya çıkması gerekirken, haber olan seramik örnek neolitik dönemden 8300 yıl daha geriye gitmekte. Durum hayli karışık.
Kaynak:

20 Ağustos 2012 Pazartesi

YILDIZ AKER VE SİRKELİK



2012 Ağustos ayında, Ayvalık'ta Yıldız Aker'in evinde misafir olarak bulundum. Kendisinin evindeki seramiklerini inceleme ve fotoğraflarını çekme fırsatım oldu. Çalışmalarından ve seramik geçmişinden konuştuk. Tasarımcı yönü ve seramikleri hakkında edindiğim bilgiler, daha çok çalışmamız gerektiği fikrini uyandırdı bende. Kendisinin Yıldız Porselen Fabrikalarında ve sonrasında özel atölyesinde ürettikleri gerçekten dikkate değer örnekler. Ben burada, geleneksel Çanakkale Sirkelikleri benzeri üretmiş olduğu bir simit gövdeli seramiği paylaşmak istedim. Bu örnek yüzeyindeki sadelik, kulbunun zarifliği ve emzik yapısı ile dikkat çekmekte ayrıca şeffaf yeşil sırı ile Çanakkale örnekleri ile de bağ kurmakta.
Fotoğraflar: F.Karagül

TULPAR/BURAK/PEGASUS

Kartpostal, Kaynak: M.F.Karagül arşivi

Pegasus, malum Yunan mitolojide kanatlı at olarak adlandırılmaktadır, maalesef Atina'daki Yunan Halk Sanatları müzesi envanterinde kayıtlı bu örnek, detayları ile geleneksel Çanakkale seramiklerinde gördüğümüz at biçimli seramiğe çok benzemektedir. Hatta bu örnekler hemen kuyruk üzerinde yer alan doldurma deliğinin varlığı ile Çanakkale seramikleri aynı noktada şekillendirilmiştir. Ayakların yapısı, gögüste yer alan çiçek madalyonları da bu durumu ispatlamaktadır. Kişisel görüşüm, göç ile Yunanistan'a giden ve Çanakkale geleneğini de birlikte götürüp değişikliğe uğratan ustalardan biri bu formu büyük ihtimalle üretmiştir. Düşük bir ihtimal ise, siparişe üzere Çanakkale'li ustalara böyle bir pegasus formunu tarif veya çizimle özel olarak ürettirmiş olabilir. Esas önemli olan nokta ise üç farklı kültürde üç farklı isimle adlandırılmış olan bu varlığın, seramik üretiminde esin kaynağı olarak kullanılmasıdır.
Türk kültüründe “Tulpar”, İslam inancında ise “Burak” olarak adlandırılan bu varlığın, aynı biçim fakat ayrı adlarla anılması, ortak bir kültürün yazılı olmayan bir mirası olmalıdır.  Bu konunun tespitinde muhtelif iddialar ya da tahminlerde bulunabilir. At hayvanın gücü, hızı ve insanlığa katkılar nedeniyle çok önemli bir canlı oluşu, bu hayvanın farklı biçimlerde ifade edilmesine neden olmuştur, Grek mitolojisinde “Sentor” olarak adlandırılan at adamlar da, atın farklılaştırılarak yeni bir varlık olarak mitolojide yer almasında önemli bir örnektir. Bir döneme kadar antik Grek topraklarında yetiştirilip tanınmayan at, Anadolu’lu savaşçıların kullandıkları binek hayvanları olarak Grekler tarafından ilk kez görüldüğü zaman, at adam olarak değerlendirilerek mitolojide kendine yer bulmuştur. Bu noktada “Kanatlı At” inanışı ve betimlemesi de bu paralelde doğmuş olmalıdır.
Öntürk kültüründen itibaren atın Anadolu ve Orta Asya bağlantısı nedeniyle, kültürel ve sosyal yaşamda ne kadar önemli bir varlık olduğu reddedilemez. Bu durum bilimsel çalışmalarla çok kez ispat edilmiştir. Anadolu, güzel atlar yurdu olarak bilinen dönemlerden günümüze ulaşırken yazılı olmayan kültürel mirasta, pek çok ve önemli izler bırakmıştır. Seramik alanında da bu izleri, örnekler üzerinden görebilmek mümkündür.  Geleneksel Çanakkale Çömlekçiliği bu noktada bizlere çok güzel örnekler sunmuştur. Bizim önerimiz ise, Pegasus’un Grekler tarafından önerilmesen çok öncesinde, Türk kültüründe zaten çok öncesinden beri bilinen bir varlık oluşudur. Tulpar olarak adlandırılan bu kanatlı at figürü Prof. Dr. Bahaeddin Ögel tarafından birden fazla özelliğe sahip bir varlık olarak değerlendirilerek yayınlanmıştır. Özetle, at adam “Sentor” örneğinde olduğu gibi, kanatlı at “Pegasus” örneği de fikir ve tasarım adına kökeninde Grek değildir.  Grek mitolojisinde muhtemelen Öntürk kültüründen ve Anadolu’dan devşirilecek kendine yer bulmuştur.
Yorum sizlere ait.


1973 TARİHLİ ÇANAKKALE SERAMİKLERİ SERGİSİ

Seramikçi Yıldız Aker, Ayvalık'daki evinde, arşivinden bu davetiyeyi görüntülememize imkan sağlamıştır. İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Seramik Sanatları Bölümü'nün 1973 yılında düzenlediği ilk sergisinin "19. ve 20. yüzyıl Çanakkale seramikleri" adıyla açılmış olması bence önemli bir girişimdir. Erdinç Bakla davetityedeki kısa yazısında, Belediyece şehir dışına taşıtılan seramik atölyelerinden yalnızca 2 tanesinin kaldığını vurgulamakta. Fakat günümüzde yaklaşık 40 yıl sonra adı geçen bölgede maalesef hiç seramik atölyesi kalmamıştır. Kişisel olarak, Çanakkale'de bu günkü Cezaevleri bölgesinde kurulduğunu tahmin ettiğim atölyeler, varlıklarını fazla sürdüremeden kapandılar. O bölgeden bulunmuş bir takım örnekler de elimde mevcut. Yine aynı yazıda bahsedilen ilk Çanakkale seramiklerinin 18.yy. a tarihlendirilmesi ise, yanlış bilmiyorsam daha öncelere çekilerek 100 yıl kadar daha geriye tarihlendirildi. Bu karma sergiye eser veren koleksiyonerlerin listesi de hayli ilginçtir. Listeye göz atmanızı öneririm.