2008 Yılı ilk baharında Ayvalık'a gerçekleştirdiğim bir gezi sırasında, çarşıda dolaşırken bir eski eşya satıcısına tesadüf ettim. Farklı yerleri gezmeye gittiğimde ilk aradığım şey genellikle eski eşya satıcıları, müzeler ve lokantalar olur. Bu kez de farklı olmadı ve eşimle birlikte çıktığım bu gezide eski eşya satıcısıyla yaptığım kısa bir sohbet sonrası, Çanakkale'den geldiğimizi söylememiz üzerine, bir kenarda tozlanmış duran fotoğraftaki örneği bizlere gösterdi. Henüz seramikçi olduğumuzu bilmediğinden, bize elindeki örneğin geleneksel Çanakkale seramiği olduğunu ve bunu zamanında berberlerin kullandığını söyledi. Ben de sempati ile gülümseyip, kibarca anlattıklarını dinledim. Anlattığına göre berberler traş esnasında bu astarlı ve şeffaf yeşil sırlı kabı kullanmaktaymışlar. Tabi ki bu da bir bakış açısı. Fakat daha sonra ben kendi kimliğimi açıklayıp, bildiğim haliyle seramiğin hikayesine değinip, aslında bunun çayhanelerde kullanıldığını ve yıkanan çay bardaklarının süzülmesi için üretilen bir form olduğunu anlattım. Malesef kendimize özgü yerel ve ulusal değerlerimize yeterli değeri vermediğimiz gibi, bir de bunları bir şeiklde yıpratıyor olmamız gerçekten üzücü. Yaşadığım bu küçük olayda dahi, bu yıpranmayı görüp yaşamak, içimi sızlattı. Seramik, ahşap, keçe diyerek geçip gittiğimiz, önemsemediğimiz pek çok günlük kullanım eşyası, zamanında çok önemli boşlukları doldurarak hayatımızı kolaylaştırdı. Şimdilerde ise hep bu malzemelerin alternatifleri olan ve sağlığa zararlı nesneleri, iç huzuruyla kullanmakta değil miyiz? Seramiğin yerini teflon, ahşabın yerini PVC, keçenin yerini naylon almadı mı? Bunun benzeri örnekler hızlanarak çoğalmadı mı? Hastalıklar, kanserden ölümler artmadı mı? Buna artık bir son vermemiz gerekmiyor mu?