Böyle bir sorunlu konuda yazı yazıp yazmama sürecinde her ne kadar kararsız kalmış olsam da, belki birilerinin dikkatini çeker de bir rehabilitasyon çalışması gerçekleştirilir fikriyle, düşüncelerimi kısaca derlemeye karar verdim. Prof.Erdinç Bakla'nın dediği gibi "Adını seramikten alan kent" olarak, Çanakkale kentinin muhtelif noktalarında seramik ürünlerin bulunması kaçınılmaz. Fakat sorun bu seramiklerin varlığında değil de niteliklerinde. Bu kente ilk kez 90'lı yıllarda geldim ve o günden günümüze dek ilk gördüğüm ve varlığını sorunsuz sürdüren seramik ürün, Belediye binasının dış cephesinde yer alan ve Mustafa Tunçalp'in şekillendirdiği kent logosudur. Seramikten şekillendirilen ve uygun şartlarda üretimi gerçekleşen bu pano, yıllardır sorunsuz bir şekilde yapısını korumakta. Mustafa Tunçalp'in sorunsuz bir diğer çalışması ise adliye binasında yer almakta. Asıl mesele varlığını sorunsuz sürdüren örnekler değil de, sorun yaşayanlarda. Kendimce fotoğrafladığım örnekleri fırsat buldukça aktarmayı planlıyorum ve ilk olarak seçtiğim 4 örnekle başlamayı uygun buldum.
27 Haziran 2012 Çarşamba
ÇANAKKALE KENTİNİ DONATAN SERAMİKLER
2002 yılında tez çalışmamı sürdürdüğüm süreçte Çanakkale Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtı arkasında yer alan duvara monte edilen modüler seramik kaplamalar, tasarım ve üretim açısından sıkıntı doğurmasa da, halkımızdan bazı kişileirn vandalist yaklaşımları sonucu zamanla tahrip edilmektedir. Bu durum kabullenilebilecek bir durum değildir. Malesef eğitim ve kültür düzeyi düşük kişilerce sanat nesnelerinin tahrip edildiği sıklıkla görülmektedir. Bu durum Çanakkale için de geçerlidir. Buradan paylaştığım fotoğraf, panonun montajının ilk tamamlandığı andaki görünümü olup, son durumunu yansıtmamaktadır.
Bir diğer örnek, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesindeki Süleyman Demirel Konferans Salonu iç cephesinde yer alan Atatürk konulu seramik kaplama. Bu örnek üzerinde fazla konuşmak gereğini duymuyorum. Malum, yurdumuzda tartışmalı bile olsa Atatürk'ü koruma kanunu mevcut. İlgililerin bu kanun çerçevesinde, bu örnekte yer alan Atatürk'ü incelemeleri gerektiğini düşünüyorum. Atatürk'ün hatırası adına içler acısı bir görüntü sergilenmekte. Hem portre hem de anatomik doğruluk açısından, figürün Atatürk ile olan ilişkisini ben henüz çözebilmiş değilim.
Seçtiğim üçüncü örnek ise Çanakkale Subay Ordu evi kavşağında yer almakta. Bu seramik kaplamada da yine ilk bakışta sorunlar göze çarpmakta. Öncelikle teknik sorunlar çok bariz. Bu sorunlar tamamen üretim hatasından kaynaklanmakta. Öte yandan kullanılan renk tercihi de, renk paletinin her tonundan seçilmiş sanki. Tasarım için konu ayrıca ele alınmalı.
Diğer bir örnek ise Geyikli'de bulunmakta. Panonun bulunduğu nokta özellikle Bozcaada'ya giden turistlerin de görebileceği bir konumda bulunuyor. Bu örneğin şehir merkezinde bulunmuyor oluşu, gözlerden uzak kalacağı durumunu doğurmaz. Tasarım-üretim sürecindeki estetik sorumluluk ve malzemeyi doğru kullanma becerisi malesef bu örnekte de yeterince uygulanmamış. Özellikle geyik anatomilerindeki ciddi sorunlar, perspektif, ön-arka ilişkisi tam çözülememiş. Renk seçimi ve doku kullanımı için söyleyecek çok şey olsa da, önemle üzerinde durulması gereken pano bütününnün yap boz gibi çok küçük parçalara bölünerek bütünlükten uzaklaşılması ve gözü yorması, bu da cidi sıkıntı doğurmakta. Öte yandan çamur, astar sır üçlüsünün bütünleşemediği yakından incelendiğinde çok net bir şekilde görülmekte. Çanakkale'nin hava şartlarına uygyn, dış mekan seramik pano için tercih edilen çamur ve sır yanlış olduğundan ve düşük dereceli olduğu belli olan pişirimin hava şartlarına göğüs gerememesinden doğan yüzey sorunları, gelecek yıllarda artarak devam edecektir. Örnekleri burada arttırmak mümkün, önemli olan bu örneklerin kente sağlayacağı olumlu katkılar. Tabi ki bunların uygulama süreçlerine karar verilirken ehil kişilerden onay alınması gerekli. Adının başında akademik unvanı var diye veya zamanında saçma sapan, üç beş seramik panoyu hasbel kader birilerini ikna edip, yalap şalap şekillendirip, doğru dürst pişirmeden bir yerlere monte etmekle, bu konuda uzmanlaşılmaz. Aksi takdirde durum, şu andakinden farklı olmaz. Doğru örnekleri görüp tespit edip incelemek, üreticilerini tespit edip görüş sormak gerekir. Seramik üreticisi meslektaşlarımıza da buradan salt para kazanmak uğruna, ne olursa olsun bir şeyler üretmekten ziyade, yaşadıkları kenti ve ülkeyi nitelikli eserlerle donatmaları, izleyenlerin bunlardan zevk almaları ve halkımızın da bunları korumaları gerektiğini vurgulamak gerektiğini düşünüyorum.
Fotoğraflar: F.Karagül