Koyun evi, bilenler bilir, bilmeyenler için söyleyelim, adı üstünde koyunlar için yapılmış taş duvar örgülü dairesel bir barınak olarak adlandırılabilir. Aynı zamanda Çanakkale Ayvacık ilçesinde Koyunevi adlı bir köy de vardır. Bu köy Bademli ve Balabanlı köyleri arasında yer almaktadır. Antik Assos kentine 15,6 km. mesafedeki Koyunevi köyü, adını aldığı barınaklarla kültürel kimlik açısından çok önemli bir bağ kurmaktadır. Çevre köylerde çobanlar tarafından otlatılan koyunların sıcaktan korunması için kullanılan bu yapılar, yok olan yerel mimari örnekleri arasında değerlendirilebilir. Bu hızla devam etmesi durumunda, küçük baş hayvancılığın giderek azalması, koyunevlerine olan ihtiyacı da sona erdirebilecektir. Hatta yakın gelecekte birer harabeye dönüşecekler, belki de Çanakkale’ye büyük kentlerden gelen yazlıkçılar tarafından, sökülen duvar taşları, kendi özel inşaatlarında kullanılmak üzere nakledilecektir. Bu tehlikeler günümüzde mevcuttur.
Gerçekleştireceğimiz projenin ana temasını oluşturan bu yapılar, bir Land art çalışmasına da sütrüktürel olarak temel oluşturacaktır. Corona virüs pandemisi sona erdikten sonra başlayacak olan projede görev almak ve detayları öğrenmek isteyenler mfkaragul@gmail.com adresinden irtibat kurabilirler. Sürece ilişkin detaylar buradan paylaşılacaktır.
Kendimize ait aynı coğrafyada bulunan el değmemiş bir arazide, tabiatta dağınık halde bulunan taşları bir araya getirerek oluşturacağımız projenin, hava fotoğrafından algılanabilir olması hedeflenmiştir. Likenler, yerel bitkiler, hayvanlarla iç içe gerçekleştirilecek proje ile, Çanakkale’ye dair pek çok önem arzeden konu, sanat aracılığıyla ele alınacaktır. Özellikle de küçükbaş hayvancılığın önemi vurgulanmaya çalışılacaktır. Koyun ve keçi üretimi yerel üretici için çok önemli bir geçim kaynağıdır. Bunun dışında, günlük hayattaki pek çok faaliyet de hayvancılığa dayalıdır. Örnek vermek gerekirse koyun yünü olmasa yünlü dokumalar üretilemez. Bunların renklendirilmesi için gerekli boyar maddelerin kullanacağı bitkiler kullanılmaz olur, bu bilgiler gelecek nesillere aktarılmaz olur. Gerçi yünlerin kaynatıldığında bakır kazanlar çoktan üretilmez oldu, makinalarda suni liflerle dokunan motifler, nineden toruna aktarılmaz oldu. Eli belinde motifinin yalnızca kilim ve halıyla sınırlı kalmadığını, aslında kökeninin antik Troia seramiklerine kadar uzandığını anlatan ne bir seramikçi, ne bir müzeci, ne de arkeolog kalmayacak.
Saymaya devam etsek, basit bir dikenin, kimsenin önemsemediği papatyanın, neredeyse hiç bir kullanım alanı kalmayan meşe palamudunun mevzuyla olan bağının önemini vurgulamak, sanat ve zanaat aracılığıyla katkı sağlamak da bu projenin amaçları arasındadır.