31 Ağustos 2025 Pazar

Avrupa'da Porselenin Keşfi

Bu keşif süreci İtalya ve Almanya olmak üzere, iki farklı ülkede gerçekleşmiştir.

Porselenin İtalya'daki üretimine dair süreç çok ilginç  gelişmiştir. Bu süreçte ilk sanayi casusu olarak adlandırılan François Xavier d'Entrecolles'in adı geçmektedir.

İtalya'daki porselen arayışı, Çin'den gelen bilgilerin ulaşmasından çok önce, 16. yüzyılın sonunda başladı. Bu keşif, porselenin sırrını aydınlatmaktan ziyade, Avrupa'da porseleni taklit etmeye yönelik ilk başarılı girişimdi.

Toskana Büyük Dükü I. Francesco de' Medici, Floransa'da porselenin büyüsüne kapılmıştı ve saray laboratuvarlarında bu gizemli maddeyi üretme çalışmalarını destekledi. Amacı, o dönemde altın değerinde olan Çin porselenine benzeyen bir madde yaratmaktı. Porselen araştırmalarını yöneten ve Medici porselenini geliştiren ana figür, dönemin ünlü mimar, sahne tasarımcısı ve sanatçısı Bernardo Buontalenti'ydi. Buontalenti, Medici sarayının en yetenekli isimlerinden biriydi ve ​yaklaşık 1575-1587 yılları arasında. I. Francesco tarafından porselenin sırrını çözmesi için özel olarak görevlendirilmişti. Kendisi ve ekibi, Floransa'daki laboratuvarlarda Çin porselenini taklit etmeye çalışarak, sonunda 1200 C derecede pişirilen, hafif kremsi, opalin bir renge sahiptir ve Çin porseleninin saf beyazlığından ayrılır. Yumuşak porselen olarak bilinen bu özel seramik türü, yapılan deneyler sonucunda, Çin'in sert porseleninden farklı bir yöntemle, yumuşak porselen adı verilen, yapay bir formül geliştirildi. Bu porselen, beyaz kil ve öğütülmüş camın karıştırılmasıyla elde ediliyordu (Victoria ve Albert Müzesi bunu " ... şeffaf kurşun sır tabakası altında beyaz Vicenza kili ve öğütülmüş kaya kristali kullanılarak yapılmış Fritware" olarak tanımlıyor). Elde edilen ürün şeffaf ve Çin porselenine benzer bir görünüme sahipti. Ancak, üretim süreci oldukça zordu ve porselenler sık sık çatlıyordu. Ürünlerin çoğunda, Floransa zambak çiçeği (fleur-de-lis) sembolü altında yer alan, "F" harfi (Francesco için) veya aralarından bir çizgi geçen "F" ve "M" harfleri gibi işaretler bulunur. Üretim, Dük'ün ölümünden sonra 1587'de durdu ve bu keşfin formülü kayboldu. Medici porseleni, üretimi Dük'ün ölümüyle (1587) durduğu için son derece nadirdir. Dünya genelindeki müzelerde ve özel koleksiyonlarda sadece 60-70 parça civarında Medici porseleni olduğu tahmin edilmektedir. Bu nadirlik, onu seramik tarihi açısından paha biçilemez kılar.

​Medici porseleni, Çin'in gerçek porselen formülüne dayanmıyordu; ancak, Avrupa'da porselenin taklit edilebileceğini gösteren ilk başarılı ve belgelenmiş girişimdi. Bu porselenlerin biçimleri mayolika seramiklerden, dekoratif bezemeler ise Çin mavi beyazlarından ve İznik çini motiflerinden, nadiren grotesk mayolikalardan esinlenilmişti. Renklendirici olarak kobalt ve mangan oksit kullanılmıştır.

​Avrupa'nın sert porselenin sırrını tam olarak çözmesi, İtalya'daki bu erken denemeden yaklaşık 150 yıl sonra gerçekleşti ve bu süreçte bir Cizvit papazının gönderdiği mektuplar hayati bir rol oynadı.

Cizvit misyoneri Peder François Xavier d'Entrecolles, Çin'in "porselen başkenti" olarak bilinen Jingdezhen'de görev yapıyordu. Zeki ve gözlemci bir papaz olarak, Batı dünyasının merakla beklediği porselen üretim sürecini yakından incelemeye başladı. O dönemde, Çinli ustalarla kurduğu iyi ilişkiler sayesinde porselen üretiminin her aşamasını öğrenme fırsatı buldu. 1712 ve 1722'de, bu bilgileri Fransızca kaleme aldığı iki ayrı mektupla Avrupa'ya gönderdi. Bu mektuplar, "Lettres édifiantes et curieuses" (Eğitici ve Merak Uyandıran Mektuplar) dergisinde yayımlandı ve tüm Avrupa'da büyük ilgi gördü.

​Peder d'Entrecolles'un mektupları, porselenin temel hammaddeleri olan kaolin (porselen toprağı) ve petuntse (porselen taşı) minerallerini ve bunların üretim sürecindeki rollerini ayrıntılı olarak tarif ediyordu. Bu bilgiler, Avrupalı araştırmacılar için porselenin formülünü anlamada ve Meissen gibi fabrikaların sert porseleni üretme çabalarında belirleyici bir rol oynamıştır.

​İtalya'daki Medici porseleni, Avrupa'nın porseleni taklit etme konusundaki ilk başarılı denemesi olsa da, Çin'in gerçek porselen formülüne dayanmıyordu. Peder d'Entrecolles'un 18. yüzyılda gönderdiği mektuplar ise, Avrupa'nın sert porselenin sırrını çözmesini sağlayan bilimsel ve teknik bilgiyi sunarak, porselenin Avrupa'daki yükselişinin önünü açmıştır.

D'Entrecolles'un mektupları, daha önce hiç kimsenin ulaşamadığı birincil kaynaklardan elde edilen, detaylı ve teknik bir bilgi birikimi sundu. Avrupa'da bu mektuplar yayımlanmadan önce, porselenin tarifi genellikle simyacıların tahminlerine veya ampirik deneylere dayanıyordu. Mektuplar ise bu gizemli süreci bilimsel bir zemine oturttu.

Mektupların en büyük katkısı, sert porselenin iki temel bileşenini açıkça belirtmesiydi: kaolin (porselen toprağı) ve petuntse (porselen taşı). Avrupalılar, kaolinin önemli olduğunu biliyordu ancak onunla karıştırılması gereken, yüksek sıcaklıkta eriyerek porseleni oluşturan "petuntse" adı verilen maddeyi tanımıyordu. D'Entrecolles, bu iki maddenin oranlarını ve rollerini net bir şekilde açıkladı.

Sadece hammadde bilgisiyle kalmayıp, mektuplar porselenin hazırlanmasından, şekillendirilmesine, sırlanmasına ve en önemlisi yüksek derecede fırınlanmasına kadar tüm aşamaları detaylandırdı. Bu kapsamlı bilgi, Avrupalı ustaların Çin'deki süreci birebir taklit edebilmesinin önünü açtı ve zaman kaybına yol açan başarısız denemeleri en aza indirdi.

​Sonuç olarak, Peder d'Entrecolles'un mektupları, Avrupa'nın yüzyıllardır peşinde olduğu porselenin gizemini çözdü ve Meissen gibi fabrikaların doğru yolda ilerlemesini sağlayarak Avrupa porselen endüstrisinin hızla gelişmesine zemin hazırladı.

Almanya'daki Meissen porseleninin keşfine giden süreçte Johann Friedrich Böttger'in porseleni keşfetmesi, yüzyıllardır süren bir arayışın sonucudur. Bu süreç, sadece Böttger'in dehasına değil, aynı zamanda bilimsel yöntemlere, politik hırslara ve şans eseri yapılan bir dizi keşfe dayanıyordu.

​17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa, Çin'den gelen porselenlere adeta bir tutkuyla bağlıydı. Bu durumı Avrupanın Çin porseleni obsesyonu olarak tanımlamak yanlış olmaz. "Beyaz altın" olarak anılan bu porselenler, Avrupa seramiklerinden çok daha ince, şeffaf ve dayanıklıydı. Avrupalı seramik ustaları, bu porselenin sırrını çözmeye çalışıyor ancak yüksek sıcaklıkta pişirilmesi gereken sert porselenin formülünü bir türlü bulamıyorlardı. Bu porselen, kraliyet aileleri ve soylular için zenginliğin ve gücün bir sembolüydü.

​Meissen porseleninin hikayesi, bu "beyaz altına" sahip olma hırsı taşıyan Saksonya Elektörü ve Polonya Kralı Güçlü August ile başlar. August, ordusunun masraflarını karşılamak ve lüks sarayını finanse etmek için porseleni üretebileceği ve bu üretimi kontrol ederek zengin olmanın hayallerini kurduğu bir tekel oluşturmak istiyordu. Bu amaçla, dönemin önde gelen matematikçi ve bilim insanı Ehrenfried Walther von Tschirnhaus'u porselenin sırrını çözmekle görevlendirdi. Tschirnhaus, porselenin formülünü bilimsel deneyler yaparak, sistematik bir yaklaşımla bulmaya çalışıyordu.

​Hikayenin asıl ilginç kısmı, Böttger'in sürece dahil olmasıyla başlamıştır. Başlangıçta altın yapabildiğini iddia eden genç bir simyacı olan Johann Friedrich Böttger, Güçlü August tarafından yakalanıp Dresden'deki bir kalede alıkonuldu. August, Böttger'i altın yapmaya zorluyordu. Altın deneyleri başarısız olunca, Tschirnhaus, Böttger'in yeteneklerini porselenin sırrını çözmek için kullanması konusunda August'u ikna etti. Böttger, Tschirnhaus'un bilimsel gözetimi altında, porselen üretmek için binlerce farklı kil ve mineral karışımı üzerinde denemeler yapmaya başladı.

​Tschirnhaus ve Böttger, uzun bir süre boyunca farklı hammaddeleri deneyerek porselenin sırrına yaklaştılar. Tschirnhaus, doğru mineral kombinasyonlarını ve fırınlama tekniklerini belirleme konusunda bilimsel bir çerçeve sağladı. Ancak, yüksek kalitede sert porselen için gerekli olan saf, beyaz kil (kaolin) hala bulunamamıştı.

​Bu yoğun ve gizli çalışmalar, Tschirnhaus'un 1708'deki ölümüne kadar sürdü. Böttger, hocasının bıraktığı yerden devam etti ve sonunda porselenin ana hammaddesi olan saf kaolini Schneeberg'deki bir madendeki keşfi ile, bu kaolini formülasyonuna adapte etti. Bu keşif, yaklaşık on yıllık denemelerin ve araştırmaların sonunda, 1708'de porselenin gizemini çözmesini sağladı. Böylece, Meissen Fabrikası 1710 yılında kuruldu ve Avrupa porselen endüstrisinde yeni bir çağ başladı.

Eldeki bilgilere göre her ne kadar 28 Mart 1709'da Böttger'in, II. Ağustos'a giderek porselenin icadını duyurduğu yaygın olarak bilinse de, Tschirnhaus'un ölmeden önce evinden çalınan eşyalar arasında bir porselen parçasının kaydı olduğu ve bu durumun, porselenin esas mucidi olduğu Samuel Slötzel ve Meissen Fabrikası genel müdürünün ifadelerindenyer almaktadır. Ayrıca 1704 yılında porselen örneğini Leibinz'in sekreterin gösterdiği kaynaklarda yer alır. Öte yandan 1708'de Saksonya'daki Erzgebirge kaolin ocağının keşfi, porselen mucidinin Böttger olması fikrini doğrular.

Kaynaklar:
-Savage, G. (1954). 18th-century English Porcelain. Hamlyn Publishing Group.
​-Hofmann, F. H. (1932). Das Porzellan der europäischen Manufakturen. F. A. Brockhaus.
​-Ducret, S. (1962). Meissner Porzellan. Hallwag AG.
-​Meissen Porcelain Manufactory. (2010). Meissen: From the Arcanum to the Brand. 300 Years of Meissen Porcelain. Meissen Porcelain Manufactory Publishing.
-​Victoria and Albert Museum. (2009). The story of porcelain. V&A Publications.
-https://en.wikipedia.org/wiki/Medici_porcelain