4 Aralık 2024 Çarşamba

Jale Yılmabaşar panosu

Jale Yılmabaşar, öğrencilik yıllarımdan itibaren renkli kişiliği hakkında duyumlar edindiğim, Türk seramikçiler arasında değer verdiğim, önemli bir sanatçıdır. Kendisi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden emekliye ayrılmış olan bir profesördür ve devlet sanatçısıdır. Kendisini ve sanatını tanımayanlar için, hakkında yayınlanmış kitapları popüler sitelerde satılıyor görünse de, baskıları tükendiğinden, satışı yapılamamaktadır. Bu yüzden bu kitapların bazıları sahaflarda bulunabilmekte. Kitaplarının künyeleri:

-1965, Doçentlik tezi: Seramik dekorasyon teknikleri ve bu tekniklere çağdaş Türk çömlekçiliginde reform imkanları

-1980, Jale Yılmabaşar, Seramikleri, Yöntemleri, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basimevi

-1980, My Ceramics, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi

-1990, Jale Yılmabaşar, Apa Ofset Matbaacılık

-2006, Jale yılmabaşar, Promat Matbaacılık

-2015, Jale yılmabaşar, Promat Matbaacılık

Bir dönem şekillendirdiği renkli horoz figürleri ve göz sembolü ile anılmış olan Jale Yılmabaşar, ürettiği seramiklerin yanı sıra resimleri ile de tanınmaktadır. Doğrudan kendisi hakkında yazılmış 2 makale bulunmaktadır. Hakkında yazılmış makaleler:

-Bengütay HAYIRSEVER (2020), JALE YILMABAŞAR VE SEÇİLİ SERAMİK DUVAR PANOLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, Uluslararası Sanat ve Estetik Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 5, Aralık

-Mehmet Ali Gökdemir (2023), Jale Yılmabaşar'ın Eserlerindeki Göz ve Horoz İmgelerinin Anadolu Kültürü ve Sembolleri Açısından İncelenmesi, Art-E 16 (31)

Bu bilgiler, değerli Jale Yılmabaşar'ı tanıyanlar için zaten bilindik konular. Burada değinmek istediğim esas konu, internet müzayedelerinde zaman zaman satışa sunulan nadir seramik örneklerden birini tanıtmak. Ele aldığım çalışma Jale Yılmabaşar'a ait.

Tepe Müzayede firmasında internet üzerinden gerçekleştirilen "15.Nadir Eserler ve Özel Koleksiyonlar müzayedesi"nde 91. Lot olarak 55000 TL başlangıç fiyatı ile satışa sunulmuş olan bir seramik pano bulunmaktadır. 06 Aralık 2024 tarihinde sonlanacak olanmüzayedede yer alan 43,5x24 cm ölçülerinde pano sanatçı tarafından imzalanmıştır. Eser tanıtım bilgisinde "Kompozisyon" olarak adlandırılmış ve karışık teknik olarak tanımlanmıştır.

Panonun arkası sırsız olup "Yılmabaşar Seramik" ibaresi kalıpla rölyefli olarak şekillendirilmiştir. Çalışmanın sol alt köşesine doğru bir çocuk figürü yer almakta, çocuğun üstünde, pano yüzeyinin neredeyse %40'ını kaplayan bir bulut yer almaktadır. Çocuk figürünün cinsiyeti anlaşılmamaktadır. Bu yönüyle, kız ya da erkek çocuklarını genel olarak etkileyen, meşum bir bulutun varlığından söz edilebilir. Bulut kirli beyaz, gri ve kahverengi alacalı olup, yüzeyde yer yer tekrarlı çizgiler yer almaktadır. Bu çizgiler bilinçli yapılmış olmalıdır. Dikkatli incelendiğinde ekspresif bir leke olan bulut içinde, yer yer anlamdırılabilecek silüetler seçilebilmektedir.

Ruh hali olarak çok ferahlatıcı bir kompozisyon olmayan çalışmadaki tek renkli unsur, pembe renkli fondur. Belki de bu renk ile, çocuk figürünün cinsiyeti hakkında bir gönderme yapılmış olabilir. Pembe renkli sırın altında fark edilebilen testere izleri ile, yüzeyde kısmen doku etkisi de oluşturulmuştur. Bundokunun dahi bir anlamı olmalıdır.

Kişisel görüşüm, daha çok horoz ve göz imleriyle tanınmış olsa da, Jale Yılmabaşar'ın çocuk teması ile şekillendirmiş olduğu bu panonun, pembe rengine aldanılmaması gerektiğidir. Esas dikkat çekici noktanın, bilinmezlik barındıran, kirli bulutun çocuk ile olan ilişkisidir. Bulut çocuk figürünün üzerinde ezici bir ağırlık oluşturmaktadır. Günümüzde çocuk cinayetleri üzerinde bulunan bilinmezlikler hala devam ederken, bu çalışmanın, sanki yıllar öncesinden bizleri uyarmadığını söylemek, hiç de yersiz bir düşünce sayılamaz. Sanatçı duyarlılığı ile, Jale Yılmabaşar'ın çocuklar ile ilgili hissettiklerini, bir şekilde seramik aracılığıyla dışa vurmuş olması ihtimali üzerinde durmanın, öz eleştiri ve bireysel duyarlılık açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Kaynaklar:

-http://www.jaleyilmabasar.com/publications.html

-https://www.tepemuzayede.com/urun/9365793/jale-yilmabasar-1939-seramik-pano-komposizyon-seramik-uzeri-karisik-teknik

-Barış Gün (2017) Seramik, Mekan, Tarih#2 Jale Yılmabaşar, In-between


30 Kasım 2024 Cumartesi

Seramik Sikkeler / Ceramic Coins

Seramiğin keşfine ve Anadolu topraklarındaki ilk kullanımına dair öne sürülen tarihler, dünya tarihinin geneli ile karşılaştırıldığında tutarsızlıklar oluşturuyor. Anadolu'da neolitik çağa ait aseramik evre olarak adlandırılan bir dönem var. Bu evre MÖ 8000-5500'ler arasında yaşandı. Arkeologlara göre seramik Anadolu'da ilk kez bu evrenin sonrasında keşfediliyor. Yine arkeologların yaptığı bilimsel kazı sonuçlarına göre dünya genelinde seramiğin ilk keşfi, bu tarihten çok önceye dayanıyor.

Paleolitik çağda Asya'dan Avrupa'ya dek üretildiği tespit edilen seramik örnekler mevcut. Bu durum arkeologlar için de seramikçiler için de standart bir kronoloji oluşturamama sorunu doğuruyor. Çözüm olarak, bölgesel tarihlendirilme önerilerek kullanılıyor. Sonuçta Anadolu toprakları için geçerli olacak coğrafi tarihlendirmede, "Ortadoğu" sınıflandırılması geçerli olmakta. Bu adlandırmanın Avrupalı uzmanlarca yapıldığını ve modern Türkiye'nin Ortadoğu'lulaştırıldığına tanık olmaktayız.

Sikkeler için de tarihlendirme konusunda tutarsızlıklar olduğunu düşünüyorum. Tespit ettiğim bulgular bu yönde. Arkeoloji literatürüne göre paranın icadı Lidya uygarlığınca gerçekleşti. Fakat sikke olarak darp edilen ilk parayı dolaşıma kim soktu? Kaynaklar M.Ö. 566'da Lidya kralı olan Karun'u (Croesus) konu edinir sıklıkla. Öncesinde sikke darp ettiren kral Alyattes ise çok kimselerce bilinmez. Hatta kral Gyges'in bronz sikkelerinden çok az kimse bahseder. Bu durumu kabul etmeyen uzmanların olabileceğini de var sayıyorum. 

Devam eden kazılar, aynı seramikte olduğu gibi nümizmatik kronolojisinde de farklı değerlendirmelere yol açabilecektir. Bu tür değişiklikler, arkeolojik kazıların yeni sonuçlarıyla birlikte yaşanmaya devam etmekte, dünya tarihindeki ilkler, günbegün değişmektedir. Örneğin dünyanın en eski tapınağı Stonehenge olarak adlandırılırken, Göbeklitepe, bu ünvanı, Stonehenge'in elinen almış durumdadır. Bu durum her ne kadar batılı uzmanlar için hayal kırıklığı olsa da, kazılar devam ettikçe, bilgiler de değişerek güncellenmeye devam edecektir.

Var olan bulguların ışığında, sikke denilen değiş tokuş nesneleri, metal kullanılarak üretildiler. Çağlar boyunca bu durum devam etti. Çünkü kıymetli metalin bir alım gücü ve sikkeyi darp ettiren yöneticinin gücünün temsili olan, teminatı vardı. Sikkeleri kullanan insanlar da idarecilerinin teminatı ile bu metal ile ne satın alabileceklerini biliyorlardı. Bu yüzden altın, gümüş, elektrum, bronz, bakır gibi madenler, farklı para birimleri için kullanıldı. Hatta kurşun, çinko, alüminyum gibi madenler ve bunların farklı oranlarda alaşımları da metal paraların darbında kullanıldı.

Genel prensip enflasyon yükseldikçe, sikkelerin boyutu küçüldü, gramajı azalıdı. Hatta sikkelerde kullanılan kıymetli metalin miktarı azaltılarak, ayarı düşürüldü, ya da madeni değiştirildi. Daha da ilginci savaş gibi durumlarda, metal kıtlığı oluştuğunda, para darbında kullanılacak metal yerine seramik kullanılmıştır. Bu seramik paraların üretiminde porselen ve pekişmiş çini kullanıldığını biliyoruz. Hatta "Böttger ware" olarak adlandırılan özel bir tür seramik de Alman'larca kullanılmıştır.

Avrupa'da porseleni icat eden simyacı J. F. Böttger'in (1682-1719) adına ithafen kullanılan bu adlandırma ilginçtir. Almanya Dresten'deki Maissen'deki kraliyet fabrikalarında ilk kez 1710'da üretimi gerçekleşmiştir. Maissen fabrikasının alameti farikası (arma) çaprazlanmış iki kılıçtır. Sonraki savaş yıllarında üretilecek metal para ve madalyalarda bu arma yüzeylerde kullanılmıştır.

Böttger ware (Böttgersteinzeug) Çin'de zisha kili kullanılarak üretilen yixing seramiklerin Avrupa muadilidir. Aynı yixingler gibi kırmızı renkli, rafine ve serttir. Aslında Böttger ware bir tür sert porselenle pekişmiş çini arası bir seramik grubudur. Dünyaca meşhur Christies firması, pekişmiş çini olarak sınıflandırmaktadır.

Böttger'in keşfi ve başarısının arkasında, üç faktör vardı. İlki uzakdoğu'dan gelen ve beyaz altın olarak nitelenen porselenin, ticari egemenliğine son vermek isteyen batının sonu gelmez isteğidir. İkincisi Böttger'in kendinden önceki E.W. von Tschirnhaus'un bıraktığı araştırma sonuçlarını devralarak, çalışmaları Tschirnaus'un kaldığı yerden devam ettirmesidir. Üçüncü ve en önemli faktör ise tüm bu araştırma sürecinde Polonya Kralı ve Saksonya elektörü II.Augustus'un sponsor olarak verdiği destektir. Böttger'in sağlı süresince Meissen'deki fabrikada üretilen kırmızı ve beyaz seramiğe Böttger adı verilmiş, 1719'da ölen Böttger'sen sonra, Meissen olarak adlandırılmıştır. Bu yazıda bizi ilgilendiren Böttger'in mirasını sürdüren Meissen üretimi para ve madalyalar ile, seramikten üretilmiş olan diğer örneklerdir.


Kişisel koleksiyonumuzda yer alan Meissen madalya sikkeler, geleneksel üretimin yakın tarihli örnekleridir.





Yukarıdaki örnekler ise, deneysel olarak mühür tekniği kullanılarak porselen ve kırmızı çömlekçi çamurundan üretilmiş, Gelibolu yarımadasına ait antik sikkelerin, yorum kopyalarıdır.


Yukardaki örnekler ise,  daha önceki mühür çalışmaları kullanılarak önlü arkalı basılmış, kenarı meander tırtıllı, fantezi sikkelerdir. Fantastik edebiyatta seramik sikkelerin kullanımı yaygındır. Demon's Souls adlı oyunda kahramanın arayıp bulması gereken 12 adet seramik sikke vardır. Ayrıca D&D 2nd. Edition sistemindeki  Dark Sun evreninde kullanılan seramik paraların yer alır (cp). Urik'te kullanılan seramik sikkeler siyah sırlıdırlar ve "quiver" ya da "tenbit" olarak adlandırılmışlardır. Aşağıda görüldüğü üzere, 10 parçadan oluşan seramik para, işaretli yerlerden kırılarak kullanılabilmektedir. Kırılan 1/10'luk parçalar ise "bit" olarak adlandırılmıştır.


İlk kez 1991 yılında yayınlanan Dark Sun evreninde DM Sencer Sarı yönetiminde FRP  oynamış bir oyuncu ve sonraki yıllarda aynı evreni oynatan bir DM olarak, o günlerin anısına ürettiğimiz seramik sikkelerin, anı niteliğine sahip, turistik amaçlı üretilip satılabilecek hediyelik eşya potansiyeli barındırdığı vurgulayarak, genç ve yeni seramikçilerin bu alana yönetmeliği gerektiğini düşünüyor ve öneriyorum.

Uzakdoğu kökenli seramik sikkeler ise ayrı bir

Kaynaklar:

-Dominic Simpson (2019), Uzmanın Aradığı Şey... No.2- Böttger Seramik

-J.F.Böttger

-Dark Sun Urik sikkeleri için bkz.

-mgbeach adlı kullanıcının 3d tasarımı için bkz.

...

The dates suggested for the discovery of ceramics and their first use in Anatolia are inconsistent when compared to the rest of world history. There is a period in Anatolia called the "aceramic" phase belonging to the Neolithic Age. This phase occurred between 8000-5500 BC. According to archaeologists, ceramics were first discovered in Anatolia after this phase. Again, according to the results of scientific excavations conducted by archaeologists, the first discovery of ceramics in the world dates back much earlier than this date.

There are ceramic samples that have been determined to have been produced from Asia to Europe in the Paleolithic Age. This situation creates a problem for both archaeologists and ceramicists in not being able to create a standard chronology. As a solution, regional dating is suggested and used. As a result, the "Middle East" classification is valid in the geographical dating that will be valid for Anatolian lands. We are witnessing that this naming was made by European experts and that modern Turkey is being made Middle Eastern.

I also think that there are inconsistencies in the dating of coins. The findings I have identified are in this direction. According to archaeological literature, the invention of money was made by the Lydian civilization. But who put the first minted money into circulation? Sources often mention Karun (Croesus), who became king of Lydia in 566 B.C.  The king Alyattes who minted coins before him is not known by many people. In fact, very few people talk about the bronze coins of King Gyges. I assume that there may be experts who do not accept this situation. 

Ongoing excavations may lead to different evaluations in numismatic chronology, just like in ceramics. Such changes continue to occur with the new results of archaeological excavations, and the firsts in world history change day by day. For example, while the oldest temple in the world is called Stonehenge, Göbeklitepe has taken this title from Stonehenge. Although this situation is disappointing for Western experts, as excavations continue, information will continue to change and be updated. 

In the light of existing findings, exchange objects called coins were produced using metal. This situation continued throughout the ages. Because the precious metal had a purchasing power and a collateral representing the power of the ruler who minted the coin. The people who used the coins also knew what they could buy with this metal with the collateral of their rulers. Therefore, metals such as gold, silver, electrum, bronze, copper were used for different currencies. Even metals such as lead, zinc, aluminum and their alloys in different proportions were also used in the minting of metal coins. 

The general principle is that as inflation increased, the size of coins became smaller and their grammage decreased. In fact, the amount of precious metal used in coins was reduced, its fineness was lowered, or its metal was changed. More interestingly, in situations such as war, when there was a metal shortage, ceramic was used instead of the metal to be used in minting money. We know that porcelain and hardened china were used in the production of these ceramic coins. In fact, a special type of ceramic called "Böttger ware" was also used by the Germans. This name, which is used in reference to the alchemist J. F. Böttger (1682-1719) who invented porcelain in Europe, is interesting. It was first produced in 1710 in the royal factories in Maissen, Dresden, Germany. The Maissen factory's trademark (crest) is two crossed swords. This crest was used on the surfaces of the ceramic coins and medals that would be produced in the following war years. 

Böttger ware (Böttgersteinzeug) is the European equivalent of yixing ceramics produced in China using zisha clay. It is red, refined and hard, just like yixing. In fact, Böttger ware is a ceramic group between a type of hard porcelain and stoneware. The world-famous Christies company classifies it as stoneware. 

There were three factors behind Böttger's discovery and success. The first was the West's never-ending desire to end the commercial dominance of porcelain, which came from the Far East and was described as white gold. Secondly, Böttger took over the research results left by his predecessor E.W. von Tschirnhaus and continued the work where Tschirnaus left off. The third and most important factor was the sponsorship of the King of Poland and Elector of Saxony, Augustus II. During Böttger's lifetime, the red and white ceramics produced in the factory in Meissen were given the name Böttger, and after Böttger, who died in 1719, it was named Meissen. What interests us in this article are the coins and medals produced in Meissen and other examples of ceramics that continue Böttger's legacy.

The Meissen medallion coins in my personal collection are recent examples of traditional production. The examples top are rendition copies of ancient coins from the Gallipoli peninsula, produced experimentally using the seal technique from porcelain and red potter's clay. The examples top are fantasy coins with meander serrations on the edges, printed on both sides using previous seal studies.

The use of ceramic coins is common in fantasy literature. In the game Demon's Souls, there are 12 ceramic coins that the hero must search for and find. There are also ceramic coins (cp) used in the Dark Sun universe in the D&D 2nd Edition system. The ceramic coins used in Urik are black glazed and are called "quiver" or "tenbit". As seen below, the ceramic coin consisting of 10 pieces can be used by breaking them at the marked places. The broken 1/10 pieces are called "bit". As a FRP player under the management of DM Sencer Sarı in the Dark Sun universe, (which was first published in 1991), and as a DM who played the same universe in the following years, I believe and recommend that young and new ceramicists should direct this field, emphasizing that the ceramic coins we produced in memory of those days have the potential to be souvenirs that can be produced and sold for touristic purposes.

3 Ağustos 2024 Cumartesi

Seramik Bir Kenti Nasıl kurtarır?

Bir seramikçi olarak 2007 yılından beri defalarca ziyaret ettiğim Midilli arasından, seramikler ile ilgili bir paylaşım yapma gereği duydum. İçinde bulunduğum pek çok atölye, dost edindiğim pek çok adalı seramikçi, koleksiyonuma kattığım pek çok seramik, gerçekleştirdiğim saatlerce süren röportaj, video kayıt, çizimler ve yayınlarla karşılaştırmalı olarak kültürleri incelemek, sonu gelmeyecek bir süreç. Her yıl yeni bir şeyler öğrenmenin sonu yok.




Midilli'ye giden pek çok kişi, örnek verdiğim Skala Skaminea adlı  yerleşimde 1 şapel, 1 balıkçı barınağı, 2 hediyelik eşya satan dükkan, 3 lokanta ve 2 tane kafe olduğuna dikkat etmemiş bile olabilir. Fazlasına gerek yok demişler, rakamlar yıllardan ber aynı. Bu sayı yurdumuzda olsa eminim çok daha fazla olurdu. Halkımız maalesef Grekler kadar mütevazi değil bu konuda.


Sardalya ve zeytin temalı paylaştığım seramikler, adada hediyelik eşya ve fonksiyonel ürünler olarak bence çok önemli bir işlevi yerine getiriyor. Gastronomi, zanaat, kültürel miras ve tabi ki ticaret bu seramiklerle yaşatılıp yayılıyor turizm aracılığıyla.

Kalloni körfezinde yakalanan sardalyalar, ada yaşamı için çok değerli bir unsur, hem tazesi hem de birbirinden farklı ve leziz konserve çeşitleri mükemmel, açıkçası çeşitlerin sayısını tespit edemedim. Aynı sardalya Çanakkale'de var. Karşılaştırırsak; bizdeki durum maalesef çok geride. Çanakkale'de iyi sardalya pişiren çok yer yok. "Sardalye" adlı ayaküstü bir yer var, o da bol hamurlu bir kızartma yapmakta...

Adada heryerden zeytin ağacı fışkırıyor. Patates ve diğer sebzeler dahil tüm kızartmalıklar zeytin yağı ile kızartılıyor, salatalar zeytinyağı ile hazırlanıp sunuluyor. Zeytinyağı üreticileri şık ambalajlarla ürünlerini pazarlıyor, zeytini meze olarak tüketiyor, tuzlu balıklarını zeytinyağında muhafaza ediyorlar. Zeytin ağacını işleyip envai çeşit fonksiyonel kullanım ve hediyelik eşya üretip, yüksek fiyata satıyorlar. Aynı zeytin kütüğünün Tuzla'daki bir lokantada yakacak olarak kullanıldığına şahit olunca bir parça kütüğü izin alıp sahiplenme yoluna gitmiştim. Midilli seramikçileri zeytini tema olarak ürünlerinde ustaca kullanıyorlar. Saganaki, stifado, giouvetzi, mousakka, sucukakia, imam vd yerel sırlı seramik kaplarda pişirilerek servis ediliyor, dahası da var.... Endüstriyel margarini kullanmıyor, fritözde sağlıksız "deep fry" yapmıyorlar.

Çömlekte pişen "Stifado"

Çömlekte pişen "Feta saganaki"

Bizdeki durum ise biraz farklı. Çanakkale'de de zeytin var elbet fakat zeytini bir hammdde, bir gıda ya da esin kaynağı olarak Grekler (eski İngilizcede Greka) kadar doğru biçimde kullanmayı beceremiyoruz. Zeytin işleyip satanlar uzmanlaşmalı, yaratıcı ve tok gözlü olmalı. Yağ, zeytin ve sabun ayrı işletmelerde satılmalı. Herbiri için o kadar çok çeşit var ki, herkes kazanır. Aynı durum süt ürünleri satanlar için de geçerli olmamalı. Eskiden yoğurtçular vardı, artık kalmadı. Alerjik kişiler için sağlıklı olan keçi yoğurdu çok zor bulunur oldu. Manda, koyun, inek yoğurt, ayran ve kefirleri üretip satmak bence özel uzmanlık gerektiren bir dal. 



Yıllardır söylerim, Aynalı Çarşı'nın anlayışını değiştirmek, Çanakkale'ye büyük bir değer katar. Bir keresinde Eski başkana "Çanakkale Nasıl Kurtulur?" mevzusunu, mecazi manada şu şekilde anlatmaya çalışmıştım: Kalitesiz yerli ve Çin malı ürün satışı yasaklansa, her dükkan tek bir şey ile ilgili uzmanlaşıp işletilse, kent için daha faydalı ve karlı olur.

Aynalı çarçı koskoca bir Mısır Çarşısı değil elbette, yine de yerel ürünlerden pişirilmiş Çanakkale mutfağı sunan 2 masalık bir lokanta barındırsa fena mı olur? Benzeri Kuzguncuk'taki Asude retoranda vardı. Zeytin ve çeşitleri bir dükkanda, zeytinyağları farklı bir dükkanda ve şık tasarımlı şişelerde satılsa, sabun ise başka bir dükkanda; oldu 4 dükkan.

Peynir çeşitleri için ayrı, süt, yoğurt, kefir, ayran için ayrı bir dükkan olsa, bunlar da yine olabildiğince çömleklerde satılsa (örneği İstanbul Bakırköy'e vardı, dedemle depozitolu çömlek yoğurdu almaya giderdik); oldu 6 dükkan.

Dahası ıhlamur, papatya, şevketi bostan, kaya koruğu, sarı kantaron, kekiğin 5 çeşidi, belki fazlası ve daha nicesi yerel otlar ve ürünler satan bir aktar. Yerel etler satan bir kasap olsa, mevsiminde oğlak, sakız kuzusu, hatta oracıkta aldığın eti ızgara yapıverse. Hemen yanında bir balıkçı tuzlu balık, sardalya, kolyoz, uskumru, konserve çeşitleri, lakerda, akya ve palamut pastırması, kalamar kurusu ve çiroz, günlük kabuklu çeşitleri satsa, hatta balık sosu bile üretilse... oldu 9 dükkan.

Yanlızca Çanakkale seramiklerinin replikalarını yapan bir seramikçi, ayrıca gelenekselin çağdaş yorumlarını yapan başka bir seramikçi olsa. Bu seramiklerde yerel deniz canlıları, özellikle sardalya motif olarak kullanılsa fena mı olur? Antik çağda üretilen balık tabaklarında kullanılan en yaygın ve sevilen deniz calısının çipura balığı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Acaba Çanakkale kenti çipurayı yeterince pazarlayabiliyor mu?

Başka bir dükkanda Çanakkale'nin yerel pirincini, yer fıstığını, bezelye ve baklasını, atalık buğdaylarını, tohumlarını vd çömlek kavanozlarda satan bir hububatçı olsa şık ve 12. dükkan olur.

Tabi ki içinde yerel Çanakkale kumaşlarını dokuyan küçük bir tezgahın olduğu atölye, o atölyede dokunan kumaşı satan bir kumaşçı, o kumaşları üçeteğe, yeleğe dönüştüren bir terzi, ısmarlama iskarpin, yemeni, sandalet üreten bir kunduracı, bir halı ve kilim satıcısı, çeşit çeşit motiflerle örme yapan bir sepetçi, sahan, çamçak, tava,çan üreten bir bakırcı ve kalaycı, Babakale'li bıçakçı, Biga'lı kıspetci ve derici ile 22 olur. Teflon ve alüminyum temelli mutfak eşyalarını sevmiyorum, sağlıksıszlar da. Bakırın devri yeniden yükseliyor, kullanalım.

Nohut kahvesi de satan bir çay hane, yanında peynir helvacısı ile iyi gider. Keçi sütlü dondurma üreticisi de komşusu olsa yakışır. Koruk suyu, gelincik şerbeti, nar ve karadut suyu satan bir şerbetçi ile bir turşucu da mutlaka olmalı. Şimdilik 27 olan bu sayı daha da artar elbet.

Var olan dükkanları saymadım ama çoğu birbirinin benzeri, niteliksiz ürünler satan yerler. Şu önerdiklerim bile Aynalı Çarşı'da yeniden yapılansa, Çanakkale için hem turizm, hem de kültürel mirasın yaşatılması adına  çok önemli bir çekim merkezi olur. Umarım yetkililer Çanakkale'nin yeni yönetiminde bu fikirlerden yararlanırlar.

İş ahlakı yüksek ve tok gözlü toplumların ticarette daha başarılı olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle önerdiğim dükkanların işletilmesinde, yerel değerlere önem veren, bunları koruyarak, kültürel mirasımızı tanıtıp, yayıp gelecek kuşaklara aktarılmasını imkan sağlayacak kişilerden seçilerek bu görevi omuzlamaları gerekecektir. Bunun için kayırmacılık olmadan liyakatli kişilerin belirlenmesi, Çanakkale'nin tüm yörelerinde adil bir şekilde Aynalı Carşı'da temsil edilmesi bir o kadar önemlidir. Aynalı Çarşı "Artizan" ürünlerin satıldığı bir mekan olmalıdır. Öte yandan Çarşının arastası düzenlenerek düzenli etkinlikler de gerçekleştirilebilse, yaygın etki daha da güçlendirilmiş olur. Gastronomi, zanaat eseri üretimi atölye, sohbet ve etkinlikleri seramik müzesi ve kent müzesi ile birlikte düzenlenip gerçekleştirilebilir.

Verdiğim örneklerle karşı komşumuz Midilli adasını veya Grek kültürünü övmek derdinde değilim. Dikkat çekmek istediğim,  boşa heba olan kültür mirasımıza dikkat çekerek farkındalık yaratmaktır. Katma değeri yüksek ürünler üretebilmek elimizde. Seramikçiler olarak bizlerin de bu süreçte küçük de olsa bir payı bulunmaktadır.

Kentte yaşayarak üretim yapan seramikçiler olarak Çanakkale'nin Faenza ya da Vallauris gibi önemli seramik şehirleriyle yarışabilmesinde elimizden geleni yapmalıyız. Bunun için hem yerel yönetimin hem de Kültür Bakanlığının el birliği ile destek olması gerekmektedir. Var olan bütçelerin "Kültür Yolu" projelerine ve anlamsız festivallere aktarılmasındansa, adını seramikten alan Çanakkale'nin seramikçiliğine yatırım yapılması daha doğru olacaktır. Eğer Çanakkale bir Faenza kenti gibi dünyadaki herkesin bildiği bir seramik merkezi olursa, bana göre Çanakkale kurtulmuş demektir. Çünkü  seramik disiplin, süreklilik ve özveri gerektirir. İşte bu değerler ve niceleri ile birlikte peşi sıra gelecek olan kültür ve zenginlik Çanakkale'yi kurtaracaktır. Aksi durumda Kepez panayırı, şehir trafiği keşmekeşi, temiz su ihtiyacı gibi konularla boğuşur dururuz.

Gelecek gençlerimizin ellerinde şekillenecektir. Mimesis ve katharsisten bihaber Z kuşağı bu gidişle kültür sanat alanında geleceğimizi yok edecek. Artık Pinterest seramikçiliğini bırakmanın zamanı gelmiş de geçmiştir. Kopyacılık, hem de kötüsü hiç bir fayda sağlamaz. Genç kuşak seramik öğrencileri sanat ve tasarım eğitimi kadar alanlarına katkı sağlaması için kendilerine yetecek kadar estetik, sosyoloji, arkeoloji, antropoloji, ergonomi, mimari, geometri, tarih, coğrafya, botanik, zooloji, astonomi, mitoloji, filoloji eğitimi de almalıdırlar. Z kuşağı gençliği eğer geleceğimiz ise çok yönlü eğitilmelidirler. En azından üçgenin iç açılarını bilebilmelidirler...

15 Ocak 2024 Pazartesi

Kadın Dostu Markalar Değer Katanlar Özel Ödülü 2023


Kadın Dostu Markalar Platformunca 2023 de 3. sü düzenlenen ödül töreninde, Grup Başarı Ödülleri kategorisinde Renkler Seramik Grubu, Kadın Dostu Markalar Değer Katanlar Özel Ödülünü aldı. İstanbul'da İş Sanat Kültür Merkezinde düzenlenen törende Renkler Seramik Grubu adına,  ödülü grup üyesi Öğr.Gör.Senanur Gündoğdu Dodevski 24 Mayıs 2023 tarihinde teslim aldı.



Gerçekleşen etkinlik programında Renkler Seramik Grubu İş Sanat Oditoryum Salonunda son sergisini 38 katılımcısıyla açarak, etkinlikte yer aldı. Renkler grubu olarak sergiden elde edilecek olan gelirin, ihtiyaç sahiplerine yardım olarak amacıyla değerlendirilmesi kararlaştırıldı.


Etkinlik ile ilgili habere buradan ulaşılabilir. Sergi hakkında Dünya Gazetesindeki bilgiye buradan ulaşılabilir. Sergi kataloğuna buradan ulaşılabilir. Kadın Dostu Markalar Platformunca 2024 de düzenlenecek olan farkındalık ödüllerine ait bilgilere ise buradan ulaşılabilir.



26 Mayıs 2023 Cuma

Cetus from Troia

This title will focus on Cetus, a kind of aquatic and reptilian Trojan hybrid monster or beast. In the name of this monster in different publications; It can be found in different spellings as Cetus, Cetos, Ketos. There are depictions of Cetus in ancient ceramic paintings. I think that Cetus, whose mythological story is quite interesting, is an indispensable creature for the ancient Troad geography. Therefore, Cetus was chosen as the inspiration for this study.

Different imaginary beings associated with different cities are known in the ancient Troas geography. While this information is sometimes depicted on city coins, they sometimes appear on a marble relief or sculpture. We often encounter these beings in ceramic vase paintings. Creatures, monsters or whatever we call them, they are all considered fictional. However, the statement that "all legends have an element of truth." is not an exception for Cetus, whom I am talking about. Because a prehistoric fossil found near ancient Troia in the recent past is interesting with features that can be associated with Cetus.

Although paleontology is a modern science, it should not be difficult to guess that ancient people also encountered fossils and were interested in fossils and even formed myths about these fossils. It is as uncertain as not being able to say that an ancient Trojan might have encountered a fossil that could also be associated with Cetus, and that the legends about this fossil constitute the Cetus mythology. This uncertainty has reached the present day by being transmitted through generations as the riches that people put forth by forcing their imaginations. At least that's my opinion. In the continuation of the article, I will try to explain how I worked in creating my own Cetus design, in parallel with the use of local data as a source of inspiration, by focusing on a few examples of Cetus that have survived to the present day.

Cetus, Fatih Karagül, 2023, CGD, AI, NFT


9 Mayıs 2023 Salı

PEGASUS From SKEPSIS

The remains of the ancient city of Skepsis, located in the Bayramiç district of Çanakkale, have come to light today with the withdrawal of the Bayramiç Dam waters. This settlement is a place that has been known for a long time in history and important results have been obtained especially with the excavations carried out by names such as H. Schliemann and F. Calvert. History of Skepsis dating back to the 6th century BC. It is known that it gained importance in the 5th and 4th centuries BC. More importantly, the mythological entity Pegasus, featured on the coins used in this ancient city, draws attention with the mythological richness of other ancient cities in the region. With the example of Pegasus, the city of Skepsis is an important example of hybrid imaginary beings encountered in ancient city coins or mythologies of the Troas region. The depictions of cetus and drake in Troia, griffin in Assos, capricorn in Parion, Gorgon depictions in Abydos and Dardanus reveal the mythological richness of the city of Çanakkale located in the Ancient Troas region. In this article, the effects of ancient ceramic materials on modern society will be discussed, especially through the example of Pegasus.

Skepsis coin with Pegasus, 400-200 BC. Bronze. Source:

Pegasus of Skepsis, Fatih Karagül, 2023, CGD, AI, NFT

Source:

-https://www.coinarchives.com/a/results.php?results=100&search=Skepsis


14 Nisan 2023 Cuma

ANCIENT ANATOLIAN HERBS

Hyssopus officinalis (hyssop, zupu, zufa, çördük) is a versatile pediatric herb. It is known that it has been used for treatment in Anatolia since prehistoric times. It has been used as a raw material for different compositions in healing from the Hittite Empire to the Western Roman Empire (Yurdakök, 2005: 94). This plant, which is referred to as "Zupu" in Hittite texts, was used both in sacrificial rituals and in the manufacture of pickles as a scent and flavoring agent (Baytop, 2007: 77). An Anatolian Roman citizen, Dioscorides from Cilicia, noted that the best hyssop wine is made with Cilicia hyssop, so three ounces of hyssop should be added to one and a half gallons of wine (Dioscorides, 2000:769). This wine is good for pneumonia, asthma, cough, mucus and shortness of breath, removes bruises, removes edema in the spleen, is a laxative and kills worms, is an excellent mouthwash, relieves toothache, when the smoke is inhaled, it is good for ringing in the ears. (Dioscorides, 2000:399; Canevello, 2013:227). Even in the Torah, how to use this plant in the explanation of a ritual is explained in detail (Torah, Numbers, 19/1-10; Köse, 2014: 25).

As can be seen, the characteristics of this local plant originating from Cilicia combined with both Anatolian flora and geography, and affected fields such as mythology and medicine. It seemed a great negligence not to use an ordinary and even insignificant plant, which lays the foundation of such a great wealth, as a source of inspiration in designs. That's exactly why I decided to use the hyssop plant in a card game design based on Anatolian mythology and came up with a design. The image of the hyssop plant used in this card was created entirely with CGD. As a template, Magic the Gathering the ready-made design of the Wizards company was chosen for trial non-commercial purposes. This card, which I call "Giszupu Growth", is designed with a combination that can be very effective when used with Typhon, one of the most important characters from the mythology of Cilicia. In the naming of the card, the Hittite language was chosen and a direct link was tried to be established with the ancient roots of the plant. The support of our important artist friends was realized in the illustration of the cards related to Typhon to be used in the game. The design of the game mechanics is still ongoing. We believe that when the studies are completed, we will have provided a new opening in the name of Anatolian mythology.


Giszupu Growth design by Fatih Karagül

References:
Canevello, S.A. (2013)."Erken Hıristıyanlık Döneminde Cilicialı Şifavericiler: Dioscorides, Cosmas ve Damianus" Selevcıa Ad Calycadnvm III 227
Dioscorides (2000). "De Materia Medica" Ibidis Press
Köse, T. (2014), "Hac Suresi 28-37. Ayetler Çerçevesinde Kurban" Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yyaımlanmamış Y.Lisans tezi
Ünar, Ş. (2018). “Hitit Metinlerinde Geçen Bazı Çiçekler, Otsu Bitkiler Ve Kullanım Alanları”, International Social Sciences Studies Journal, 4(28)
Yurdakök, M. (2005). "Bizanslılarda pediatri" Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi
https://mtg.design/

23 Aralık 2022 Cuma

İDATOR (Idataurus)

İdator (İdataurus), anlam olarak "İda'nın Boğası" olarak düşünülmelidir. Mitolojiden bilindiği kadarıyla, Minos'un boğası "Minator" (Minotaurus) örneğinden hareketle, iki farklı kelimenin birleşimiyle  "İda+taurus" ve "Mino+taurus" şeklinde yazılmaktadır. Biz burada Türkçe söylenişleriyle adlandırmayı uygun buluyoruz. Çünkü, yaşadığımız topraklar, konuştuğumuz lisan, semboller ve simgeler, tarih öncesinden beri konu edilen boğa ile büyük oranda bağlantılıdır. Boğa (erkek bos taurus)  ve öküz (hadım Bos primigenius taurus), sığır (bos taurus) olarak adlandırılan ailenin üyeleridir.

İdator (İdataurus) hayali, mitolojik, fantastik bir yaratık olarak kayıtlarda mevcut değildir. Tamamen kendi hayal gücümüz ve eteklerinde yaşadığımız bin pınarlı İda (Kaz) Dağının bağrında barındırdığı kültürel değerler nedeniyle harmanlanarak ortaya çıkmıştır. Fikirsel olarak "Troia" temalı serginin tasarım ve araştırma sürecinde karşılaşılan, kurban, sunak, güç kavramları, ritüel olarak boğa figüründe bütünleştiğinden, Troia için kaçınılmaz bir biçim olarak soyuttan somuta dönüşmesi zor olamazdı.

Antik Troia kenti ören yerinde yer alan kutsal alandaki sunaklar, kan kuyuları, pagan tanrılar için sunulmuş olan nice boğanın kanıyla ıslanmış olmalıydı. İlyada da çok kez, adak olarak kesilen büyük baş hayvanlardan, bunların kızartılan etlerinden, bu etlerin ziyafetlere konu olduğu muhakkaktır. Apollon rahibi Hrüses (Khyryses) İlya'da tanrı Apollo' ya "...bir gün sana yaraşır bir tapınak yaptıysam, boğaların, keçilerin yağlı butlarını yaktıysam senin uğruna, şu dileğimi tez elden yerine getiriver..." diyerek dua eder ve duası kabul olur (I/40). Bu yakarışta bahsedilen tanrı uğruna yakılan boğalar ifadesi, boğanın bu süreçte değerli bir adak olduğunun doğrudan göstergesidir.

Öte yandan antik Troas coğrafyasında yer alan modern Çanakkale kentinde gerçekleşen büyük baş hayvancılıkta, manda, inek, sığır gibi hayvanlar günden güne azalsalar da halen yetiştirilmektedir. Özellikle Biga, Ayvacık ve Ezine, et ve süt üretimi ile mandıracılık sektöründe faaliyet sürdürmektedir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Biga'da yetiştirilen hayvanların etlerinin, İstanbul'da padişahın mutfağında yer aldığı bilinmektedir.

Boğa figürü kısmen ya da tümüyle, sembolik olarak tarih öncesi ve antik çağda Anadolu'da farklı malzemelerden şekillendirilmiştir. Bu şekillendirilen nesneler, farklı kullanım amaçları için üretilmişlerdir. Kimi uygarlıklar fırtına tanrısı Teşup'un kutsal hayvanları olarak boğayı seramikten şekillendirirken, kimi zaman da farklı uygarlıklar taş yüzeylere boğa başını rölyef olarak betimlemiş ya da kıymetli metallerden kent sikkelerine darp etmişlerdir.

Taourus kelimesinin anlamının Anadolu kaynaklı olduğunu biliyoruz. Toros Dağların Taurus kelimesine köken olması, Anadolu'nun boğa ile olan bağlarını bir kez daha güçlendirmektedir. Toros Dağları, Anadolu yerine Avrupa'nın her hangi bir ülkesinde, ya da tamamen farklı bir kıtada olsaydı, hem antik çağ insanlarının hem de bizim bu hayvana bu denli önem vermemizin bir anlamı olmayabilirdi.

Antik çobanların Kaz dağlarında otlattığı hayvanları göz önüne getirmek hiç de zor değil. Bir tasarım için esin kaynağı ararken, öyle çok uzaklara gitmenin gerekli olduğunu düşünmüyoruz, hele ki yanı başımızda yazılmış İlyada gibi bir kaynak, Troia gibi bir antik kent varken. Tabi kaynak olarak bunlarla sınırlamak çok yanlış olacaktır, Troia gibi değerli nice antik kentleri göz ardı etmek kabul edilemez. Boğa ile ilgili bir başka kaynağa Apollon Smintheus kentinde rastladığımızdan bahsederek, konuya devam etmek örnekleme açısından zenginlik oluşturacaktır.

İdator (Kurban) 2018, pekişmiş çini (stoneware) ve porselen astar (porcelain slip), 12 cm., 1250 oC




KAYNAKLAR:

Homeros, İlyada (çeviren Erhat, A; Kadir A) 2003, Can Yayınları, İstanbul

7 Aralık 2022 Çarşamba

BOR

 

 
Burada çok önemsediğim Bor elementi için bir alan oluşturma ihtiyacı duydum. Seramik sektörü için de çok önemli bir yeri olan bor ve bileşikleri, rezerv olarak yurdumuzda önemli bir hacme sahip ve dünya ortalamasında ise çok yüksek bir noktada. Kullanım alanı adına dünyada gittikçe önem kazanan bor, çağın yarı metali olarak da adlandırılmakta. Yakıt ve enerji sektöründe gelecekte petrolden daha fazla değer kazanacak. Yakın geçmişte, enerjisini bordan alan yerli otomobilimizi ürettiğimize sevindik.

Fakat bu sevincimiz kursağımızda kalabilir. Ulusal politika olarak çok ciddi bir biçimde üzerinde durulması gereken bor için, bence kendi başına bir bakanlık dahi oluşturulabilir. Yunan komşumuzda Ege Bakanlığı, Arap ülkelerinde petrol bakanlığı gibi stratejik bakanlıklar örneği hatırlanabilir. Sırf bor üzerine kurulacak politikalar, stratejiler, çok önemli kozlar olarak kullanılabilir. Rahmetli Ünal Cimit de, boru çok önemseyen ve her fırsatta vurgulayan bir seramikçi idi. 1982 tarihli bir Arayış dergisindeki röportajında şunları söylemişti:



BOR KULLANIM ALANLARI:
-Ağartıcı üretimi
-Ağır Metal Temizliği
-Ahşap Koruma
-Akü Üretimi
-Alerjik Hastalıkların Tedavisi
-Alev Geciktirici
-Altın Rafinasyonu
-Antibiyotik Üretimi (Boromicyin)
-Antifiriz
-Artrit Tedavisi
-Aşındırıcılar
-Atom Reaktörlerinde
-Beyin Fonksiyonları (Vücutta)
-Bilgisayar Disk sürücüleri
-Cam Elyafı
-CRT Ekran üretimi
-Çelik Üretimi
-Çelik Sertleştirici
-Çürüme koruyucu (Ahşapta)
-Çimento Üretimi
-Darbe Emiciler
-Depreme Dayanıklı Bina İnşası
-Deterjan Üretimi
-Devre Kartları Üretimi
-Diş Macunu Üretimi
-Doğru Akım Motorları
-Dökme Demir Üretimi
-Elektrik Üretimi
-Elektrolit Kaplama Sanayi
-Elektron Emitteri Üretimi
-Emaye Üretimi
-Ergitme Hızlandırıcı
-Far ve Sinyal Camları
-Fiberoptik
-Fotoğraf ve Film Banyo Tuzları
-Frit ve sır üretimi
-Fırın Kapları Üretimi
-Füze Yakıtı
-Hava yastıkları (Otomobil)
-Hidrolik Yağ
-Hidrojen Üretimi
-Hücre Yakıtı
-İçten Yanmalı Motorlar
-İnşaat sektörü
-Jet Yakıtı
-Kanser Tedavisi
-Kalsiyum, Magnezyum, Fosfor Dengesi (Vücutta)
-Katı Yakıtlar
-Kauçuk Sanayi
-Kağıt Endüstrisi
-Kas Gelişimi (Vücutta)
-Kemik Oluşumu (Vücutta)
-Kondansatör Üretimi
-Kompozit Malzemeler
-Kozmetik Sanayi
-Kurşun Geçirmez Cam
-Küf ve Mantar Önleyici
-Kozmetik
-Lastik Endüstrisi
-LCD Ekran üretimi
-Manyetik Cihazlar
-Metal Elektrolitleri Üretimi
-Menopoz Tedavisi
-Mıknatıs Üretimi
-Mikrodalga Tüpü Üretimi
-Mikrop Öldürücü
-Moleküler Biyoloji
-Mumyalama
-Nikel Kaplama
-Nötron Kalkanı
-Nükleer Absorban
-Nükleer Atık Depolama
-Optik Cam Üretimi
-Osteoporoz Tedavisi
-Petrol Boyaları
-Pil Üretimi
-Plazma Ark Yalıtkanı Üretimi
-Pirotekni
-Protein Ayrıştırma
-Psikiyatri
-Piyade Tüfeği Üretimi
-Plastik Sanayi
-Porselen Üretimi
-Radar Dalgası Soğurucular (ABD Stealth Figter Uçakları)
-Radyoterapik Tümör Öldürücü
-Sabun Üretimi
-Sensör Üretimi
-Sentetik Gübre Üretimi
-Spor Malzemeleri Üretimi (Kayak, Tenis raketi)
-Süper İletken Üretimi
-Sürtünme Azaltıcı üretimi
-Tabanca Üretimi
-Tank Üretimi
-Tekstil Boyaları
-Termoelement Kılıfları
-Top Üretimi
-Vakum Ergitme Potası Üretimi
-Verim Arttırıcı (Tarımda)
-Yakıt Katkı Maddesi
-Yapay Organ Üretimi
-Yarı İletken Üretimi
-Yanmaz Boyalar
-Yüksek Dereceli Fırın İskeleti
-Yüksek Isı Transistörleri
-Yüksek Hassasaiyet Conyası Üretimi
-Zımparalar
-Zırh Sanayi
Bu liste uzar gider. En az 2500 sanayi ve yan ürününde kullanıldığı saptanan bor için, hepimiz duyarlı olmalı ve bu zenginliğimize sahip çıkmalıyız. Yabancı güçler tarafından Bor madenlerimizin özelleştirilmesi amacıyla baskılar yapılmaktadır. Güncel Basında ne yazık ki yeterli bilgilendirilme yapılmamaktadır. Korkarım ki, yakında elin yabancısından, çuvalla para ödeyerek kendi borumuzu almak zorunda kalacağız.
Bilim Teknikte bor için şöyle bir kısa tarif yer almakta: "Amorf bor, ayırt edici yeşil rengi için pirotekni (fişekçilik) alanında ve ateşleyici olarak roketlerde kullanılır. Tenis raketlerinin, nükleer santrallerde kullanılan regülatörlerin ve ısıya dayanıklı cam ürünlerinin yapımında da önem taşır. Borun en önemli ticari bileşiği, yalıtım amaçlı cam elyafının ve bir ağartıcı olan sodyum perboratın yapımında kullanılmaktadır. Diğer bor bileşikleri de, borosilikat camların yapımında kullanılır. Tekstil alanında önem taşıyan bir diğer bor bileşiğiyse, borik asittir. Elektriğe kaşı yalıtkan davranırken, bir metalinkine benzer ısı geçirgenliği gösteren boron nitrit bileşiği, aynı zamanda, karıştırıldığı herhangi bir maddeyi elmas sertliğine getirici özelliktedir. Titanyum ve tungsten ile birlikte kullanımı sonucunda, ağırlığı düşük ancak ısıya karşı dirençli alaşımlar elde edilir. Boron-10 izotopu, nükleer santrallerde ortamdaki nötronları hızla emerek tepkimeleri yavaşlatmak ya da durdurmak için, nükleer radyasyona karşı kalkan olarak ve nötron belirleyici aletlerde kullanılır. Yakın zamanda artrit (eklem iltihabı) tedavisinde kullanılmaya başlanan bor bileşikleri de umut vaat ediyor. Göz dezenfektanlarının bileşiminde de bor bulunuyor."
Borla ilgili sempozyumlar, etkinlikler düzenleniyor. BOREN adlı bir de ulusal araştırma enstitüsü var. Bu enstitünün sayfalarında ise bor ile şu bilgiler yer almakta: "Bor, periyodik tabloda B simgesi ile gösterilen, atom numarası 5, atom ağırlığı 10,81 olan metalle ametal arası yarı iletken özelliğe sahip bir elementtir. Periyodik cetvelin 3A grubunun ilk ve en hafif üyesidir. Temel hal elektron konfigürasyonu 1s2 2s2 2p1’dir.
Bor elementi 8B, 10B, 11B, 12B, 13B izotoplarından oluşmaktadır. En kararlı izotopları 10B ve 11B’dir. Bu izotopların tabiatta bulunma oranları sırasıyla % 19.1-20.3 ve % 79.7-80.9’dir. 10B izotopu, çok yüksek termal nötron tutma özelliği gösterir. Böylelikle nükleer malzemeler ve nükleer enerji santrallerinde kullanılabilmektedir. Türkiye’de 10B izotop oranı yüksek bor cevher yatakları bulunmaktadır.
Çeşitli metal veya ametal elementlerle yaptığı bileşiklerin gösterdiği farklı özellikler, bor bileşiklerinin birçok endüstride kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Bor, bileşiklerinde metal dışı bileşikler gibi davranır, ancak, farklı olarak saf bor, karbon gibi elektrik iletkenidir. Kristalize bor, görünüm ve optik özellikleri açısından elmasa benzer ve neredeyse elmas kadar serttir.

Borun saf elementi ilk kez, 1808 yılında Fransız kimyager J.L. Gay-Lussac ve Baron L.J. Thenard ile İngiliz kimyager H. Davy tarafından elde edilmiştir.
Bor, biri amorf ve altısı kristalin polimorf olmak üzere, çeşitli allotropik formlarda bulunur. Alfa ve beta rombohedral formlar en çok çalışılmış olan kristalin polimorflarıdır. Alfa rombohedral strüktür 1200C'nin üzerinde bozulur ve 1500C'de beta rombohedral form oluşur. Amorf form yaklaşık 1000C'nin üzerinde beta rombohedrale dönüşür ve her türlü saf bor ergime noktasının üzerinde ısıtılıp tekrar kristalleştirildiğinde beta rombohedral forma dönüşür.
Bor, yerkabuğunda yaygın olarak bulunan 51. elementtir. Bor tabiatta hiçbir zaman serbest halde bulunmaz. Doğada yaklaşık 230 çeşit bor minerali olduğu bilinmektedir. Yaygın olarak bulunan bor minerallerinden bir tanesi bir tür aluminoborosilikat minerali olan ve yapısında %10’a kadar bor içerebilen Turmalin’dir. Ancak, sanayide alkali ve toprak alkali bor mineralleri olan Tinkal (Na4B4O2. 10H2O), kernit (Na2B4O7. 4H2O), kolemanit (Ca2B6O11. 5H2O) ve üleksit (NaCaB5O9. 8H2O) kullanılmaktadır. Ticari maden yatakları sınırlı olup en çok Türkiye ve ABD’de bulunmaktadır.
Bor elementinin kimyasal özellikleri morfolojisine ve tane büyüklüğüne bağlıdır. Mikron ebadındaki amorf bor kolaylıkla ve bazen şiddetli olarak reaksiyona girerken kristalin bor kolay reaksiyon vermez. Bor yüksek sıcaklıkta su ile reaksiyona girerek borik asit ve bazı diğer ürünleri oluşturur. Mineral asitleri ile reaksiyonu, konsantrasyona ve sıcaklığa bağlı olarak yavaş veya patlayıcı olabilir ve ana ürün olarak borik asit oluşur."

14 Ocak 2022 Cuma

FATİH KARAGÜL NFT ART DESIGN


This page contains the originals of my sculptures and two-dimensional works before the NFT transformation.

In order to catch up with the era in the field of art, it is important today to follow the technology and produce works in parallel.

Very recently, the first curated NFT art exhibition was held in Turkey. In this first exhibition, Carny.io sold $300,000 worth of art NFTs in a very short time.

As a middle-age generation, due to my personal interest in technology, I decided to prepare some of my work as NFT and distribute it in very low amounts, in limited numbers.



John Dorry, Stoneware plaque (Special collection), limited edition 9/9

Odeon of  Troy, CGD, Print on canvas


Texture, Porcelain, stoneware, and scrap materials (mural), limited edition 9/9


Grotesque Calchas, Sculpture, Porcelain and stoneware, limited edition 9/9


Wall of Astrya V2, CGD, Print on canvas, limited edition 9/9


Gate of Troy, CGD, Print on canvas, limited edition 9/9


Tower of Troy, Sculpture, Luster (Specail collection), limited edition 9/9


Trojan Horse V3, Sculpture, Stoneware (Special collection), limited edition 1/1


Yellow Tower V1, Sculpture, porcelain & stoneware, limited edition 9/9


Yellow Tower V2, Sculpture, porcelain &  stoneware, limited edition 9/9


Trojan Horse V4, CGD, limited edition 9/9


Tower, sculpture, porcelain and stoneware (Special collection), limited edition 9/9

Some of the works here were created from 3D sculptures, and some of them were developed by computer support. Some 2D works are the details of these sculptures and have been diversified with computer support. Odeon of Troy, Texture, Grotesque Calchas, Odeon of Troy V2, Gate of Troy, Yellow Tower V1&2, Trojan horse V4.

If you own all editions of Odeon of Troy, Texture, Grotesque Calchas, Odeon of Troy V2, Gate of Troy, Yellow Tower V1&2, Trojan horse V4, each art piece will send you. This art piece will be real. For example if you have all NFT edititions(9/9) of Grotesque Calchas, as a bonus You will be have real sculpture of Grotesque Calchas. If you want to own one of the works, you can send me an e-mail.