27 Ağustos 2025 Çarşamba

Bor Karbid (karbür) ve Silisyum Karbid (karbür)

Prof.Ateş Arcasoy'a ait eğitim materyalleri arasında yer alıp, arşivimize dahil olan 2 önemli numune hakķında kısa bilgiler paylaşmak istiyorum. Prof. Ateş Arcasoy'un el yazısı ile hazırladığı etiketlerde yer alan karbid kelimesi, Türkçede karbür kelimesi ile eş anlamlı olup, daha yaygın kullanılmaktadır. Bu yüzden yazının devamında karbür kelimesini kullanmayı tercih ediyoruz.

Arşiv №: Numune dolabı 1

Bor karbür (kimyasal formülü B4C) bor ve karbondan oluşan, çok sert (mohs skalası: 9,3) bir teknik seramiktir. Elmasın ve kübik bor nitrürün ardından bilinen en sert üçüncü malzemedir. Bu özelliği, bor karbürün pek çok farklı endüstride vazgeçilmez bir malzeme olmasını sağlar. Erime ve süblimleşme sıcaklığı yaklaşık 2450 °C dir. Bor karbür, benzersiz özelliklerinden dolayı modern sanayi ve seramik sektöründe geniş bir kullanım alanına sahiptir. Yüksek sertliği sayesinde zımpara kağıtları, aşındırıcı macunlar ve taşlama diskleri gibi malzemelerin üretiminde kullanılır. Elmasın çok pahalı olduğu uygulamalarda alternatif bir çözümdür. Ayrıca yüksek basınçlı su jeti kesim başlıklarında ve kum püskürtme nozullarında kullanılır, çünkü bu nozullar yüksek hızda aşındırıcı partiküllere maruz kalır. Nötronları güçlü bir şekilde absorbe etme yeteneği sayesinde, reaktörlerde kontrol çubukları ve nötron kalkanları olarak kullanılır. Bu, reaktördeki fisyon hızını kontrol etmeye ve güvenliği sağlamaya yardımcı olur. Yüksek sıcaklıklara dayanıklılığı nedeniyle fırın astarları, sıcak presleme kalıpları ve yüksek sıcaklık termokupl koruma tüpleri gibi uygulamalarda kullanılır. Ayrıca Uzay ve Havacılık sanayisınde hafif ve dayanıklı parçaların üretiminde kullanılır. Elektronik sektöründe yüksek sıcaklık ve aşınma direnci gerektiren elektronik bileşenlerde kullanılır. Gıda endüstrisinde ultra sert bıçak ve kesici aletlerin üretiminde kullanılır. Bor karbür, bu özellikleriyle yalnızca seramik sektöründe değil, aynı zamanda savunma, enerji ve imalat gibi birçok modern sanayi kolunda da teknolojik gelişmelere katkı sağlayan kritik bir malzemedir.

Silisyum karbür (kimyasal formülü SiC), silisyum ve karbondan oluşan, doğada nadir bulunan bir teknik seramiktir. Bu malzemenin en bilinen doğal formu moissanite olarak adlandırılır. Silisyum karbür, olağanüstü sertliği (mohs skalası: 9-9,5), yüksek termal kararlılığı ve yarı iletken özellikleri nedeniyle modern sanayi ve seramik sektöründe çok önemli bir yere sahiptir. Elmasın ve bor karbürün ardından bilinen en sert dördüncü malzemedir. Bu özelliği, aşınmaya ve çizilmeye karşı yüksek direnç göstermesini sağlar. Yaklaşık 2700°C gibi çok yüksek bir sıcaklıkta erir veya süblimleşir. Bu da onu aşırı sıcaklık uygulamaları için ideal kılar. Yüksek sıcaklıklarda bile ısıyı çok iyi iletme yeteneğine sahiptir. Bu özellik, yüksek güç elektroniği uygulamalarında kritik öneme sahiptir. Çoğu aside, alkaliye ve erimiş tuza karşı dirençlidir, bu da onu aşındırıcı ortamlarda kullanılabilir yapar. Silisyum karbür, yüksek sıcaklıklarda, yüksek frekanslarda ve yüksek voltajlarda çalışabilen elektronik bileşenlerin üretiminde kullanılır. Silisyum karbür, benzersiz kombinasyonel özelliklerinden dolayı birçok endüstride vazgeçilmez bir malzeme haline gelmiştir. Yüksek sertliği nedeniyle zımpara kağıtlarında, taşlama tekerleklerinde ve aşındırıcı macunlarda yaygın olarak kullanılır. Mermer, granit, dökme demir ve alüminyum gibi sert malzemelerin kesilmesi ve şekillendirilmesi için de tercih edilir. Silisyum karbür, geleneksel silisyum bazlı elektroniklerin yerini almaya başlayan yeni nesil güç elektroniği cihazlarında (örneğin, transistörler ve diyotlar) kullanılır. Bu bileşenler, elektrikli araçlarda, güneş enerjisi sistemlerinde ve endüstriyel güç kaynaklarında enerji verimliliğini artırır. Silisyum karbürün daha yüksek voltajlara ve sıcaklıklara dayanabilmesi, daha küçük ve daha verimli cihazların tasarlanmasına olanak tanır. Düşük yoğunluğu ve yüksek balistik performansı nedeniyle tank zırhlarından helikopterlere ve kişisel koruyucu yeleklere kadar çeşitli zırh sistemlerinde kullanılır. Seramik plakalar, mermilerin enerjisini emerek ve dağıtarak koruma sağlar. Fırın astarları, brülör nozulları, ısı eşanjörleri ve termokupl koruma tüpleri gibi yüksek sıcaklıklarda çalışan parçalarda kullanılır. Otomotiv sektöründe fren disklerinde, debriyajlarda ve motor yataklarında kullanılır. Mekanik salmastrlarda pompalar ve kompresörler için aşınmaya dayanıklı parçaların üretiminde kullanılır. ​Uzay ve Havacılık sanayinde optik sistemlerde, aynalarda ve teleskopların hafif yapılı iskeletlerinde kullanılır. Silisyum karbür, bu geniş kullanım yelpazesiyle hem aşınma direncinin kritik olduğu mekanik uygulamalarda hem de yüksek verimlilik gerektiren elektronik sistemlerde modern teknolojinin gelişimini destekleyen önemli bir malzemedir.

Konuyla ilgili karşılaştırmalı bir makaleyi yakında buradan yayınlayacağız.

Özgün fotoğraflar ve metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

22 Ağustos 2025 Cuma

TEKNİK SERAMİKLER

Değerli Prof. Ateş Arcasoy'a ait olup, ailesince tarafımıza intikal eden bir grup teknik seramiği tasnif ederek 2 numaralı kutuda arşivledik. Bunlardan bazıları bizzat Prof. Ateş Arcasoy tarafından el yazısı ile etiketlenmiş olduğundan, bu etiketleri özenle koruduk. Bu seramikleri yüksek teknoloji seramikleri, tekstil iplik kovanları, kalsiyum silikon yalıtım bloğu, oksit seramikler, elektrik klemensleri, izolatör porseleni (bujiler) olarak grupladık.

Yüksek teknoloji seramikleri, geleneksel malzemelerin performans sınırlarını aştığı birçok modern endüstride kullanılır:

​Otomotiv: Motor parçaları, katalitik konvertörler ve sensörler.

​Havacılık ve Savunma: Uzay mekiği karoları, balistik zırhlar ve uçak motoru bileşenleri.

​Elektronik: Mikroçip ambalajları, substratlar ve yalıtım bileşenleri.

​Tıbbi ve Dişçilik: Biyouyumlu oldukları için kemik implantları, dental kronlar ve cerrahi aletler.

​Makine Mühendisliği: Kesici takımlar, rulmanlar ve pompalar.

​Yüksek teknoloji seramikleri, malzeme bilimi ve mühendisliğinde sürekli gelişen bir alandır ve gelecekte daha birçok yeni uygulama alanı bulması beklenmektedir.

Örnek yaklaşık kalınlıkları, soldan sağa: 0,5 mm.,0,9 mm., 0,2 mm.

Kuru presleme, sıcak izostatik presleme, enjeksiyon kalıplama yöntemleriyle üretilirler. Bileşiklerine göre alimüna ürünler 1600-1800 C derece, zirkonya ürünler 1500-1700 C derece, silisyum nitrür ürünler 1900 C derece, silisyum karbür ürünler 2000 C derece üzerinde pişirebilirler.

Porselen iplik kovanları presleme veya enjeksiyon kalıplama yöntemleriyle üretilirler. 1250-1400 C derece sıcaklığında pişirilirler.

Kalsiyum silikat yalıtım blokları  180-200 C sıcaklıkta otoklavlama yöntemi ile üretilirler.

Oksit seramik değirmen bilyaları izostatik presle üretilir. Zirkon bilyalar 1500-1700 C derece, alumina bilyalar 1600-1800 C derecede pişirilir.

Klemenslerde kullanılan porselenler yaş ya da kuru presle üretilirler, 1200-1300 C derecede pişirilirler.

Buji kesidi ve teknik resmi, kaynak

Bujilerin üretimi izostatik kuru harmandan gerçekleştirilir. Şekillendirilen bujiler 1600-1800 C derece arası pişirilir.

Kanaatimizce bu örnekler Prof.Ateş Arcasoy tarafından eğitim materyali olarak kullanılmaktaydılar. Biz de konuya ilgi duyan seramikçilerle bu örnekleri paylaşmak arzusundayız. Bu amaçla fırsat buldukça arşiv malzemelerini dijital hale getirerek, bu blogda yayınlamaya çalışmaktayız.

Özgün fotoğraflar ve metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Kaynaklar:

- Buji teknik çizimi kesidi. (sf:49)


15 Ağustos 2025 Cuma

Levant'tan Antik Pişirme Kapları: Etnoarkeolojik Bir Bakış Açısı

Orjinal adı "Ancient Cookware from the Levant: An Ethnoarchaeological Perspective" olan dikkat çekici bir kitaba dair yaptığım araştırma, Amazon'un satış sayfasında noktalandı. Gloria London (2016) tarafından yazılıp Equinox tarafından yayınlanan kitabın eleştiri yazısını yazan Peter J. Stone'un makalesi ve Cynthia Shafer-Elliott (2017) değerlendirmeleri ışığında, kitabı okuma fırsatı bulamayacaklar için hazırlanan kısa özet ve bu özette yer alan pişirme kaplarına hakkındaki bilgiler aşağıda derlenmeye çalışıldı.


Gloria London'ın kitabı, Güney Levant bölgesindeki etnoarkeoloji, seramik ve yemek hazırlama çalışmalarına değerli bir katkı sunmaktadır. London, Filipinler, Kıbrıs ve Ürdün gibi çeşitli bölgelerde yürüttüğü etnoarkeolojik saha çalışmaları ve arkeolojik kazılarla edindiği geniş deneyimi, bu kapsamlı eserin temelini oluşturmuştur.

Kitap, seramik kapları mutfak kültürü bağlamında ele alarak, antik dönemde yemek hazırlığının göz ardı edilen yönlerine ışık tutar. London, seramik kapları yalnızca birer arkeolojik buluntu olarak değil, işlevleri ve kullanımlarıyla birlikte değerlendirerek, geleneksel pişirme yöntemlerine dair önemli veriler sunar.

Elliott'un (2017) anlattıklarından da anladığımız gibi London, antik dönemde kullanılan yemek hazırlama kaplarını altı ana kategoriye ayırmıştır:
1.Pişirme Kapları: Derin tencereler ve pişirme sürahileri.
2.Fırın Kapları: Tepsiler, tabaklar, kalıplar ve güveçler.
3.Mutfak Eşyaları: Kaseler, sürahiler, kavanozlar ve süzgeçler.
4.Sofra Takımları: Kaseler ve sürahiler.
5.Gıda İşleme ve Depolama Kapları: Fıçılar, leğenler ve kavanozlar.
6.Fırınlar ve Ocaklar.

Bu sınıflandırma, antik mutfaklarda kullanılan seramiklerin biçim ve işlev açısından düşünüldüğünden çok daha çeşitli olduğunu göstermektedir. Ayrıca, London'ın etnoarkeolojik gözlemleri sayesinde, büyük, yuvarlak tabanlı küresel pişirme kaplarının Neolitik dönemden Geç Osmanlı dönemine kadar sürekli olarak kullanılan ve evrim geçiren bir kap formu olduğu belirtilmektedir. Bu, seramik formlarının işlevselliğinin ve zaman içindeki sürekliliğinin altını çizen önemli bir tespittir.

Kitabın en güçlü yanı, London'ın uzun yıllar süren Kıbrıs'taki saha çalışmalarına dayanarak, modern geleneksel çömlekçilik uygulamalarını antik arkeolojik kayıtlarla birleştirmesidir. Bu yaklaşım, sadece pişirme kaplarının nasıl yapıldığını değil, aynı zamanda günlük hayatta nasıl kullanıldığını ve yemeğin kültür içindeki yerini anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Özetle, London'ın eseri, antik mutfak seramiklerinin karmaşık dünyasını aydınlatan, arkeoloji ve etnografiyi birleştiren ve konuyla ilgilenen tüm akademisyenler ve öğrenciler için kütüphanelerinde bulunması gereken önemli bir kaynaktır.

Gloria London'ın "Antik Seramik Pişirme Kapları" üzerine yaptığı çalışmalar ve Peter J. Stone'un bu çalışmaya dair incelemesi, bizlere yalnızca arkeolojik buluntuların ötesinde, binlerce yıllık mutfak kültürleri ve beslenme alışkanlıkları hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Bu metin, arkeolojinin ve etnografinin kesiştiği noktada, seramik pişirme kaplarının pişirme yöntemleri, gastronomi ve beslenme üzerindeki rolünü genel hatlarıyla özetlemektedir.

Stone'dan anladığımıza göre göre pişirme yöntemleri ve seramik kapların, gastronomi için önemi vardır. Seramik kaplar, geçirgen yapıları ve ateşe dayanıklılıkları sayesinde, Neolitik dönemden itibaren gıda hazırlığı ve pişirme için temel araçlardan biri olmuştur. Bu kaplar, doğrudan ateşte veya közde yavaş pişirme (güveç) yöntemleri için idealdir. Yavaş pişirme, gıdaların daha uzun sürede, kendi suyunda ve baharatlarla birlikte demlenmesini sağlayarak lezzetlerin derinleşmesine yardımcı olur. Bu durum, yalnızca etlerin yumuşamasını değil, aynı zamanda besin değerlerinin korunmasını da sağlar.

Stone'un (2018) makalesinde bahsedilen etnoarkeolojik yaklaşım, seramik kapların şekillerinin ve özelliklerinin neden o şekilde tasarlandığına dair aydınlatıcı bilgiler sunar. Örneğin, bir kabın ağız çapı, derinliği veya kulplarının varlığı, onun hangi tür yemek için (çorba, güveç, kavurma vb.) kullanıldığına dair ipuçları verir. London'ın modern çömlekçilik geleneklerini gözlemlemesi, antik kapların işlevsel tasarımı hakkında varsayımlarda bulunmamıza olanak tanır.

Gastronomi ve kültürel ilişkiler noktasında, seramiğin yemek pişirme; dolayısı ile gastronomi ile olan bağı yadsınamaz. Gastronomi, sadece yemek pişirme tekniklerini değil, aynı zamanda yemeğin kültürel ve sosyal bağlamını da kapsar. Seramik kaplar, bu bağlamın önemli bir parçasıdır. Peter J. Stone'un incelemesinde dikkat çektiği gibi, kaba verilen isimler ve şekiller bölgeler arasında ve zaman içinde değişebilir. Bu durum, aynı coğrafyada bile farklı mutfak geleneklerinin ve damak zevklerinin oluştuğuna işaret eder. Bir bölgede "güveç" olarak adlandırılan kap, başka bir bölgede farklı bir isimle anılabilir ve farklı bir yemek için kullanılabilir.

Makalede bahsedilen bir diğer önemli kültürel ilişki, süt ve etin birlikte pişirilmesi yasağıdır. London'ın Kıbrıs ve Filipinler'deki gözlemleri, sütün pişirildiği bir kabın daha sonra et pişirmek için kullanılmasının gıdayı bozacağına dair yaygın bir bilgiyi ortaya koymuştur. Bu pratik bilgi, İncil'deki bu tür yasakların, dini bir kuraldan ziyade, zamanla yaygınlaşan mutfak bilgeliğinin bir yansıması olabileceği fikrini desteklemektedir. Bu tür bilgiler, gastronominin sadece lezzet ve teknikle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda halk bilgeliği ve inançlarla nasıl iç içe geçtiğini gösterir.

Arkeolojik kazılarda bulunan seramik kaplar, tohumlar ve hayvan kemikleri, antik insanların beslenme alışkanlıklarını anlamak için en temel kanıtlardır. Seramik kapların iç yüzeyinde kalan gıda kalıntıları, o kapta hangi gıdaların pişirildiğine dair kimyasal analizler yapılmasına olanak tanır. Bu analizler, bölgedeki besin kaynakları (tahıllar, baklagiller, etler vb.) ve bunların nasıl işlendiği hakkında bilgi verir.

Stone'a (2018) göre London'ın çalışması, bu "dilsiz" kanıtların etnografik verilerle nasıl anlam kazandığını ortaya koyar. Bir kapta pişen yemeğin türü, kullanılan pişirme yöntemi, hatta yemeğin hangi amaçla (günlük yemek, özel törenler vb.) hazırlandığı, modern gözlemlerle daha anlaşılır hale gelir. Bu yaklaşım, arkeologlara, buldukları seramik parçalarını sadece birer eşya olarak değil, binlerce yıl önceki bir yemeğin ve o yemeği hazırlayan insanın hikâyesinin bir parçası olarak görme imkanı sunar.

Sonuç olarak, seramik pişirme kapları üzerine yapılan bu tür çalışmalar, bizlere antik mutfak kültürlerinin karmaşıklığını ve zenginliğini anlama fırsatı sunar. Bu kaplar, pişirme yöntemlerinin gelişimini, gastronomik tercihleri ve beslenme alışkanlıklarını günümüze taşıyan, zamanın sessiz tanıklarıdır.

Öte yandan konuyla paralellikler taşıyan başka bir yazıda Stern vd (2020), seramiklerin Ortadoğu'da suyla pişirme (kaynatma ve güveç yapma) yöntemlerinin ortaya çıkışındaki kritik rolünü ele almaktadır. Yazar, seramik kapların icadının ve benimsenmesinin tekil bir olaydan ziyade, beslenme alışkanlıklarında ve sosyal yapıda meydana gelen köklü değişikliklerle bağlantılı uzun bir süreç olduğunu savunuyor.

Makalede vurgulandığı gibi, seramikler öncesinde insanlar yemeklerini ateşte ısıtılmış taşları su dolu deri veya sepetlere atarak ilkel bir şekilde suyla pişirebiliyorlardı. Ancak seramik kapların ortaya çıkışı, bu yöntemi çok daha etkili ve yaygın hale getirdi. Özellikle Neolitik dönemde, tahıl ve baklagiller gibi yeni besin kaynaklarının insan diyetindeki önemi arttı. Bu tür gıdaların yenilebilir ve sindirilebilir hale gelmesi için kaynatılmaları gerekiyordu. Seramik kaplar, bu yeni gıdaların verimli bir şekilde pişirilmesini sağlayarak insan beslenmesinde köklü bir değişimin yolunu açtı.

Erken dönem seramiklerinin ısı şokuna karşı çok dayanıklı olmadığı, bu nedenle doğrudan ateş yerine közde veya dolaylı bir ısı kaynağında kullanıldığı belirtilir. Bu teknik özellikler bile, kapların belirli pişirme yöntemleri için nasıl tasarlandığını göstermektedir. Özetle, seramiklerin kullanımı, yalnızca bir teknolojik gelişme olmakla kalmamış, aynı zamanda yerleşik yaşama geçişi destekleyen, beslenme biçimlerini çeşitlendiren ve toplulukların gıda üretimi ve hazırlığına dair pratiklerini dönüştüren temel bir unsur olmuştur.

Çanak Çömlekli Neolitik dönemde (yaklaşık MÖ 6400-5500) Levant bölgesinde var olan iki farklı kültürel geleneği, seramikler aracılığıyla gözlenebilir. Çanak çömleğin ortaya çıkışının tek tip ve ani bir olay olmadığını, aksine bölgesel farklılıklar gösteren karmaşık bir süreçtir. Levant bölgesinin iki farklı seramik geleneğini karşılaştırmak gerekirse:

Yarmukian Kültürü Seramikleri: Bu kültür, kendine özgü ve oldukça süslü seramikleriyle tanınır. Seramikler genellikle balıksırtı (herringbone) desenli oyma bezemeler ve kırmızı astar (slip) ile karakterize edilir. Bu süsleme biçimi, Yarmukian seramiklerini estetik açıdan öne çıkarır ve bu topluluğun kültürel kimliğini yansıtan belirgin bir özellik olarak kabul edilir.

Jericho IX Kültürü Seramikleri: Buna karşılık, Jericho IX olarak adlandırılan bölgedeki seramikler, daha işlevsel ve estetik açıdan daha az gelişmiştir. Bu çanak çömlekler, kaba dokuları ve genellikle kahverengi-gri renkleriyle tanımlanır. Süsleme yerine, bu seramiklerin önceliği kullanım ve dayanıklılık gibi pratik ihtiyaçlar olmuştur.

Bu iki farklı seramik geleneği, Çanak Çömlekli Neolitik dönemin tek bir kültürel devrimden ziyade, farklı toplulukların seramik teknolojisini kendi ihtiyaçları ve kültürel ifadeleri doğrultusunda benimsediğini göstermektedir. Seramikler, bu iki kültürün sadece mutfak gereçlerini değil, aynı zamanda sanat anlayışlarını ve toplumsal kimliklerini de ortaya koyan somut birer kanıt haline gelmiştir.

Bir seramik kabın ateşte yemek pişirebilmek için sahip olması gereken en kritik özellik, ani sıcaklık değişimlerine karşı çatlamadan veya kırılmadan dayanabilme yeteneği, yani termal şok direncidir. Bu direnci sağlayan en önemli unsurlar şunlardır:

Malzeme Bileşimi (Katkı Maddeleri): Pişirme kaplarının en önemli özelliği, kullanılan kilin içine eklenen katkı maddeleridir. Kum, ezilmiş midye kabuğu veya öğütülmüş eski çömlek parçaları (grog) gibi katkılar, kilin termal genleşme katsayısını düşürür. Bu sayede kap, ısınıp soğurken daha az genleşir ve büzülür, böylece çatlama riski azalır.

Çeper Kalınlığı: İnce çeperli kaplar, kalın çeperli olanlara göre daha hızlı ısınır ve soğur. Bu durum, kabın iç ve dış yüzeyleri arasındaki sıcaklık farkını (termal gradyan) azaltarak malzemenin maruz kaldığı stresi en aza indirir. Bu nedenle, ince cidarlı kaplar genellikle termal şoka karşı daha dayanıklıdır.

Gözeneklilik (Porosity): Seramik malzemenin içindeki mikroskobik boşlukların oranıdır. Yüksek gözeneklilik, kabın daha esnek olmasını ve genleşme ve büzülme sırasında oluşan gerilimi absorbe etmesini sağlayarak termal şok direncini artırabilir.

Antik dönem çömlekçilerinin modern bilimin bu temel prensiplerini sezgisel olarak uyguladığını ve yemek pişirme gibi özel işlevler için yüksek performanslı kaplar ürettiğini hem Levant bölgesi, hem de farklı bölgelerde üretilen seramik örnekler göstermektedir. Bu özellikler, bir çömleğin sadece estetik bir obje değil, aynı zamanda fiziksel özellikleriyle tasarlanmış bir mühendislik ürünü olduğunu kanıtlamaktadır.

Geçmişte yaygın olarak seramiklerde yemek pişirme, günümüzde her ne kadar terk edilmiş olsa da, bu geleneği canlandırıp yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarabilmek, hem kültürel miras hem de gastronomi için öneli bir katkı olarak görülmelidir. Günümüzde uygun malzeme harmanıyla termal şoka dayanabilen Karacasu, Avanos, Mihallıççık yörelerinde üretilen bazı seramiklerde yemek pişirebilmenin hem mümkün hem de sağlıklı olduğunu hatırlatalım. Yurt dışında günden güne popülerleşen ve "Hot pot cooking" adı verilen, slow food anlayışı ile uyumlu pişirme yöntem ve araçlarının yurdumuzda yaygınlaşmasını umut ettiğimizi vurgulayalım.

Son olarak sırsız ve sırlı kaplar arasındaki farklar, seramik kapların tarihsel ve kültürel önemi ile benzersiz özelliklerinin gözler önüne serer. Seramik kaplarda pişen yemeğin daha yumuşak, sulu ve lezzetli olduğu ünlü yemek yazarı Paula Wolfert' gibi yemek yazarlarınca savunulur. Wolfert, pişirmenin fiziğine değinerek, ısıyı yoğun bir şekilde ileten ve hızlıca yayan metal kapların aksine, kil kapların birer yalıtkan olduğunu ve ısıyı yavaşça toplayıp yaydığını savunur. Düşük ve yavaş ısıda pişirme yöntemi, yiyeceği nazikçe sarma özelliği gösterir. Bu sayede, etin kas dokularının sertleşmesini önler ve parlak, doğal lezzetlerin ortaya çıkmasını sağlar. Seramik kaplarla yemek pişirme sanatına ve bilimine adanmış on yıllar süren araştırmasının kişisel fikirlerimizle uyuşmakta olduğunu, Wolfert de dahil olmak üzere birçok aşçının, seramik kaplarda hazırlanan yiyeceklerin neden daha lezzetli olduğuna dair inancının ardındaki "gastronomik-bilimsel araştırma" da yattığını belirtelim.

Levant'tan Anadolu'ya, Uzak doğudan Amerika kıtasına dek çağlar boyunca kullanılmış olan, seramik kaplarda yemek pişirme geleneğinin artarak yurdumuzda çoğalmasını diliyoruz. Özgün metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Kaynaklar

London, G. (2016). Ancient cookware from the Levant. Equinox, eBook: 9781781791998

https://www.amazon.com/gp/product/1781791996?ie=UTF8&tag=bibliarcharev-20&linkCode=as2&camp=1789&creative=9325&creativeASIN=1781791996

Peter J. Stone (2018) Ancient Cookware from the Levant: An Ethnoarchaeological Perspective, By Gloria London https://ajaonline.org/book-review/3592/

https://equinoxonlinelibrary.com/book/657/ancient-cookware-from-the-levant

https://www.biblicalarchaeology.org/reviews/ancient-cookware-from-the-levant-an-ethnoarchaeological-perspective/

Stern, E. J., Waksman, S. Y., & Shapiro, A. (2020). The impact of the Crusades on ceramic production and use in the southern Levant: Continuity or change?. Multidisciplinary approaches to food and foodways in the medieval Eastern Mediterranean, 113-146. (https://books.openedition.org/momeditions/10159)

prehistorypodcast (2021), A Tale of Two Pottery Neolithic Levants. https://prehistorypodcast.com/2021/07/16/episode-18-a-tale-of-two-pottery-neolithic-levants/

https://craftsmanship.net/the-clay-mystique/

26 Temmuz 2025 Cumartesi

Degussa Lüster (Glanzgold 777/%9)

Prof.Ateş Arcasoy'a ait olup, ailesi aracılığıyla bize intikal eden bazı kimyasalları tasnif ederken, farklı renklerdeki şişeler arasında daha önce dikkatimizi çekmeyen küçük bir şişe yer alıyordu. Şişenin içinde, aslında her seramikçinin pek de kullanmadığı, kıymetli bir malzeme yer alıyordu.

Fotoğraf: Fatih Karagül

Bir Alman firması olan Degussa üretimi % 9'luk lüster. Kahverengi şişenin ağzı emniyet ipi ile bağlı ve hiç açılmamış durumda. Tahminimizce firmaya ait bir numuneyi, Ateş Hoca kapağının emniyet ipini dahi hiç açmadan, diğer eğitim materyalleri gibi değerlendirmiş olmalı.

Firmanın güncel benzer ürünleri internet ortamında satılmaktadır. Ne var ki günümüzde satılan lüster örnekleri %8, 10 ve 12 oranlarında olup, % 9 olanı bulunmuyor.

Ebay'de satılan Degussa lüster

Koleksiyonumuza katılan böylesi nadir bir malzeme, bundan böyle yeni öğrencilerimize kaynak olacaktır. Destekleri için değerli seramikçi Sn. Yıldız Aker ve Sn. Mutlu Aktaş'a şükranlarımızla.

Arşiv Kutu №: 03

Özgün fotoğraflar ve metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

21 Temmuz 2025 Pazartesi

İbrahim Tayfun kitabı "Geriye Kalan Kırmızı"

Ressam Settar Birecikligil'in deseniyle İbrahim Tayfun Durat. (Fatih Karagül arşivi)

Çok kıymet verdiğimiz rahmetli büyüğümüz, meslektaşımız, mesai arkadaşımız, manevi abimiz Öğretim görevlisi İbrahim Tayfun Durat anısına bir kitap yayınlamak için, hocamızın 10.ölüm yıldönümü öncesinde bu fikirle yola çıktık. Amaç bu tarihe kitabı yetiştirip yayınlatmaktı. İletişim kurmayı başarabildiğimiz bir kısım seveni ile görüşüp onay ve destek aldıktan sonra Sn.Aret Sevan, bu amaçla iletişimi hızlandırabilmek için "İbonun Kitabı" adlı bir WhatsApp grubunu 22.03.2021 tarihinde 6 kişi ile kurdu. Bunun öncesinde halihazırda yapmış olduğumuz çalışmalarla, konu ve yazarları taslak olarak belirlemiştik. Ne var ki bu sayı yeterli değildi.

Özgün Günyar'ın 3 Temmuz 2021 tarihli facebook gönderisi.

Ardından geçen bunca yıla rağmen maalesef bir ilerleme de kaydedilemedi. Ne var ki Berrin Kayman ile birlikte boş durmadık. Yeri geldikçe konuyu muhatapları ile sözlü olarak değerlendirip, hafızamızda tutmaya çalıştık. Berrin Kayman çok yakın geçmişte yayınlanan bir kitap bölümünde İbrahim Hocamızı konu alan bir bölüm yazdı. Bu yazı için, hocamızın vefatı sonrası boşaltılan evinde, çöp olarak bir kenara atılan terekesindeki el yazılı notları, orijinal çizimleri, fotoğraf, taslak, tasarım ve projelerinin bir bölümünden yararlanıldı. Kalan arşivi tarafımızca muhafaza edilmektedir. 17 Temmuzda hocamızın vefatının 16.yıldönümü nedeniyle mezun öğrencimiz Özgün Günyar'ın paylaşımının altında, bu kitabı gerçekleştirme isteğimizi yineledim.

Özgün Günyar'ın 20 Temmuz 2025 tarihli facebook gönderisi.

Sn.Arif Üstünkan talebime bu konuda destek verdi. Bu kitap ticari amaç ve kaygı ile yayınlanacak bir kitap olmayacaktır. Bu kitap kupkuru, ruhsuz, bilimsel bir kitap olmayacaktır. İbrahim Hocamızın hayatta iken kendisi ile sanat, estetik, tasarım gibi konularla bağı olan aile fertleri, dostları, arkadaşları, meslektaşları ve öğrencilerinden bu kitaba birer bölüm yazarak katkı vermeleri beklenmektedir. Kitabın editörlüğümce Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesince ISBN numarası alınarak, ücretsiz bir biçimde dijital olarak yayınlanıp paylaşılması planlanmaktadır. Bu sayede İbrahim Tayfun Durat'ın sanatçı kişiliği gelecek kuşaklara aktarılabilmiş olacaktır. Destek vermek isteyen tüm ilgililerin mfkaragul@gmail.com adresinden bağlantı kurmaları rica olunur.

Fatih Karagül 21 Temmuz 2025 Gelibolu

Temalar: İbrahim Tayfun Durat'ın
-Sanatı ve hayata bakışı
-Sanatçı kişiliği
-Çalışmaları
-Sağlığında hoşlandıkları (Kişi, edebiyat, müzik, sinema, gastronomi,...)
-Hobileri (Havacılık, kuşçuluk,...)

Muhtemel Yazarlar
Ayşe Tüter
Arif Üstünkan
Anet Ener
Aret Sevan
Buket Uzuner
Fuat Güner
Mehmet Balkan
Settar Birecikligil
Rengin Ayda Atış
Şahine Hatipoğlu
Umur Kalan
Namık Sarp
Hülya Önal
Hakan Daloğlu
Yıldız Aker
Sencer Sarı
Özgün Günyar
Numan Suçağlar
Zeynep Gülşah Aksoy
Berrin Kayman
Fatih Karagül

3 Temmuz 2025 Perşembe

Eğitim Materyali Fragmanlar 1

Prof.Ateş Arcasoy'un derslerinde kullandığını tahmin ettiğimiz etüdlük seramik kırıkları, fragman olarak adlandırılırlar. Kendisine ait arşivden, el yazısı ile etiketleyerek kutuladığı haliyle bize intikal eden parçaları aşağıda paylaşıyoruz.


Sır üstü bezeme örneklerdeki zengin çeşitlilik göze çarpmakta. Altın yaldız, dekal, fırça dekor uygulamalar akçini ve porselen yüzeylerde yer alıyor. Özellikle Avrupa kökenli porselenlerde kullanılan dekal, çok yumuşak bir görsel etki sağlamakta. Tek mayolika örnek ise, renklerin birbirlerine yumuşak geçişi ile, başarılı bir çalışma.


Sır altı, sır üstü ve mayolika örneklerden oluşan seramik kırıkları arasında yer alan 3 farklı orijinal İznik çinisi de yer almakta. Çini parçalardan kalın olan ikisi tarihsiz, incesi için 16. yüzyıl ibaresi kurşun kalemle ve el yazısı ile yazılmış. Çini karoların kırıklarından, kalınlıklarının farklılığı algılayabilmek için birlikte fotoğraflamaya çalıştık.




Değerli Prof.Ateş Arcasoy'un arşivi, ilk bakışta porselencilik, porselen tarihi, porselen biblolar, porselen damgalar hakkında yaptığı değerli çalışmaları barındırıyor. Kırık seramik parçalar, derslerde anlatılan teorik bilgilerin somutlaşarak, sonuçlar hakkında kesin fikirler vermesi adına oldukça önemli. Paylaştığımız kırık seramikler ise, bambaşka bir boyuta dönüşerek, eğitimin orijinal materyaller ile görselleştirilmesi adına çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Pek çoğumuz için çok değer verdiğimiz bir seramik, kırıldıktan sonra, değerini yitirip önemsizleşerek bir çöp haline dönüşebilirken, kimi zaman da onarılarak yeniden kullanıma sokulabilmekte. Bu yönü ile Japon Kintsugi tekniği Zen ve Wabi-sabi felsefesi paralelinde, günümüzde daha çok duymaya başladığımız bir kelime haline gelmeye başladı.

Öğrencilik yıllarımda eğitim aldığım dönemde böylesi bir yöntemle karşılaşmamıştım. Ne var ki, kazı alanlarında arkeoloji öğrencilerinin eğitim sisteminde karşılaştıkları orijinal materyallerle çalışma süreci hep desteklediğim bir yöntem olmuştur. Prof.Ateş Arcasoy'un da bu yöntemi öğrencilerinde kullanmış olma ihtimali dahi, o öğrencilerin ne kadar şanslı bireyler olduğunu düşünmemi sağladı.

Tüm fotoğraflar tarafımızca çekilmiş olup, detaylı görüntüye ihtiyaç duyanlar, mfkaragul@gmail.com adresinden iletişim kurabilirler. Özgün fotoğraflar ve metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Arşiv Kutu №: 01

28 Haziran 2025 Cumartesi

Blythe Farbkörper Katalogları

Prof.Ateş Arcasoy arşivinden, ailesi aracılığıyla bize intikal eden akademik ve mesleki materyaller arasında yer alan, 2 farbkörper (boya) kataloğunu ve kataloğun geçmişine dair kısa bilgiler paylaşıyoruz. Boyalar 1870 tarihinde kurulmuş olan "Blythe Colours Limited" adlı İngiliz menşeli bir üreticiye ait olup, Cresswell, Stoke-on-Trent adreslidir.


İlk kataloğun, üzerindeki damgadan tarihin  15 Mart 1970  olduğu anlaşılmaktadır. Kataloğu dağıtan firma ise İstanbul Galata Veli Alemdar Han 202-204 numarada bulunan, Hans Geelmuyden'e ait olmalıdır. 1903 doğumlu Norveçli Hans Geelmuyden 1924 yılında İstanbul'a yerleşmiş, gemi ticareti de yapan armatör bir tüccardır. 1949 yılı itibarıyla, vapur kumpanyası acenteliği de yapan H.Geelmuyden'in, seramik boyaları ile olan ticari ilişkisinin ne zaman başladığına dair kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Kendisinin  renkli kişiliği ile bir başkonsolos, Aziz Olav Nişanı Şövalyesi, broker ve çok yönlü tacir olduğunu "Polonya Elektronik Sanayii" acenteliği yapmasından da anlayabilmekteyiz. Bu noktada benim ilgimi çeken en önemli nokta ise Ateş Hoca'nın hayatta iken bu çok yönlü tacir ile tanışıklığı ve bunun seviyesi oldu. Ateş Hoca'nın bu katalogları 30 yaşında iken edindiğini düşündüğümüzde, H.Geelmuyden'in 67 yaşında olduğunu bildiğimizden, bir şekilde tanışmış olabilme ihtimali bulunduğunu var saymak istiyorum. Çünki böyle bir durumda bizlere, daha çok hayal kurabilme seçeneği doğmaktadır.

Öte yandan  185 yıl önce İtalyan mimarlarca inşa edilen tarihi Veli Alemdar Han ise günümüzde "Veli Alemdar Han Galata Port Karaköy" adıyla projelendirilip satıldı, "J.Marriott Bosphorus" adıyla ve 150 odasıyla otel olarak hayata geçirildi.

Bu katalog 28 renkten oluşan, 3 numaralı palete ait, sıraltı boyaları tanıtmaktadır. Boyaların 1240-1450 C derece sıcaklıklarda kullanılmaya uygun olduğu, kullanım tekniği, ek pişirim derecelerine ait detaylı bilgiler İngilizce ve Almanca olarak katalogda yer almaktadır. Katalogda 13M53, 13M54, 13H34 kodlu renkler için maksimum pişirim için 1080 C derece uyarısı yapılmıştır.

Bir diğer katalog yine aynı firmaya ait olup, aynı işletmeden aynı tarihte temin edilen, akçini ürünler için sırüstü renklendirmede kullanılan boyalara ait katalogdur. Boyaların aynı zamanda sır üstü bezeme amacıyla kemik porselen yüzeylerde düşük derecede kullanılabileceği de katalogda belirtilmiştir. Boyaların elek baskı, pistole ve el dekorunda kullanıma uygun olduğu, tavsiye edilen pişirme sıcaklığının 730 C derece olduğu belirtilmiştir. Bilgilerden, boyaların üçüncü dekor pişirimi için uygun oldukları anlaşılmaktadır.



Kaynaklar/References
-https://discovercheadle.co.uk/blythe-colours/
-https://access.com.tr/projeler/veli-alemdar-han-project-galata-port-karakoy/
-https://www.denizcilikdergisi.com/yazarlar/osman-ondes/dillizade-mehmet-bey-dillizade-rabia-saadet-ve-semiha/
-https://www.gastearsivi.com/gazete/vatan/1949-03-29/6
-https://www.emo.org.tr/ekler/faa8040da20ef39_ek.pdf?dergi=43
-https://www.geelmuyden-info.no/TNG/getperson.php?personID=I676&tree=Geelmuyden
-https://www.haberler.com/ekonomi/180-yillik-tarihi-han-luks-otele-donusturuldu-12930694-haberi/

We are sharing information regarding two colorant catalogs and a brief history of the catalogs, which are among the academic and professional materials that have come to our attention through the family archive of Prof. Ateş Arcasoy. The colorants belong to "Blythe Colours Limited," a British manufacturer established in 1870 and located at Cresswell, Stoke-on-Trent.

The initial catalog bears a stamp indicating its date of March 15, 1970. The distributing firm appears to have been owned by Hans Geelmuyden, located at Veli Alemdar Han, numbers 202-204, Galata, Istanbul. Hans Geelmuyden, a Norwegian born in 1903, settled in Istanbul in 1924 as a shipowner and merchant, also engaged in maritime trade. While H. Geelmuyden also served as a steamship company agent as of 1949, the precise commencement of his commercial relationship with ceramic paints remains unconfirmed. His multifaceted persona is further evidenced by his roles as an honorary consul, Knight of the Order of St. Olav, broker, and a versatile trader, notably serving as an agent for "Polish Electronic Industries."

A primary point of interest in this context is the extent and nature of A.Arcasoy's acquaintance with this versatile merchant during his lifetime. Given that A.Arcasoy acquired these catalogs at the age of 30, and knowing that H. Geelmuyden was 67 at the time, it is plausible to hypothesize a potential encounter between them. Such a scenario would afford greater scope for speculative historical inquiry.

Meanwhile, the historic Veli Alemdar Han, constructed 185 years ago by Italian architects, has been redeveloped and sold under the project name "Veli Alemdar Han Galata Port Karaköy" and subsequently transformed into a 150-room hotel operating as "J. Marriott Bosphorus."

This particular catalog introduces underglaze colors belonging to palette number 3, comprising 28 distinct shades. The catalog provides detailed information in both English and German regarding the suitability of these paints for firing at temperatures ranging from 1240-1450°C, along with application techniques and supplementary firing temperatures. It is specifically noted in the catalog that colors coded 13M53, 13M54, and 13H34 have a recommended maximum firing temperature of 1080°C.

Arşiv dosya №: 01

Özgün fotoğraflar ve metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

26 Haziran 2025 Perşembe

Gül Özturanlı Porselenleri

Değerli Prof.Ateş Arcasoy koleksiyonundan, ailesi aracılığıyla kişisel koleksiyonumuza intikal eden, Prof.Gül Özturanlı'ya ait iki benzer porselen tabaktan birini paylaşıyoruz.


Sırsız yumuşak porselen zemin üzerine, porselen mavi astar uygulaması gerçekleştirilmiş örneklerin arkasında özel bir kod yer almakta. Prof.Ateş Arcasoy'un el yazısı ile etiketlediği örneklerde, yazılı koda dair bir bilgi maalesef yer almamakta.

Bezemede kullanılan mavi renk, Blythe kataloğuna göre Blue 11L70 kodu ile uyum sağlıyor. Üzerinde 1970 tarihi bulunan bu katalog, ailesinin yaptığı pakedi açtığımızda, bahsedilen tabaklarla birlikte yer almaktaydı. Bu yüzden, tabaklarda yer alan mavi rengin, katalogdaki rengi oluşturan farbkörper ile bağlantısı olabileceği tarafımızca varsayılsa da, Prof.Gül Özturanlı'dan bu bağlantıyı doğrulatamadık, kaldı ki tarih aralığı da uyumlu görülmemektedir.

Prof.Gül Özturanlı'ya ait porselenler, internette yapılan aramalarda, nadir olarak karşılaşılan örneklerdir. Kendisi ile yapılan görüşmede bu örneklerin Doçentlik sürecinde üretilmiş örnekler olduğunu ve Ateş Arcasoy'un, örnekleri görüp beğenmesi üzerine koleksiyonuna dahil olduğunu belirtmiştir.

Prof.Gül Özturanlı arşivi

Prof.Gül Özturanlı'nın verdiği bilgiye göre, 1996 tarihli astar reçetesinin formülü: 100 gr Bilecik kili ve %5 mavi farbkörper.

Üzerinde stilize bitkisel bezemelerin yer aldığı bu porselen tabakların tarihi geçmişleri, tasarım ve malzeme özellikleri yönüyle, ayrıca Prof.Gül Özturanlı'nın yüksek lisans ve sanatta yeterlik danışmanım olması nedeniyle, bu örnekleri paylaşabilmeyi, Türk seramikçiliği adına önemli buluyorum.

Prof.Ateş Arcasoy'a ait arşivin yaşatılıp paylaşılması için desteklerini esirgemeyen Sn. Yıldız Aker ve Sn.Mutlu Aktaş'a teşekkürlerimizle.

Özgün fotoğraflar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

18 Haziran 2025 Çarşamba

SERAMİK VE GASTRONOMİ DENEMESİ


Etkinlik ertelenmiştir.

Antik geçmişi Neolitik döneme dek giden Çanakkale, özellikle Akdeniz tipi beslenmeye uygun gıdaları ile sağlıklı beslenmeye uygun ürünlerin yetiştiği bir kenttir. Roma çağında kaleme alınan ve bilinen tariflerin güncel ve yerel malzemelerle uyarlamalarının gerçekleştirildiği bu menüyü farklı kılan, bu yemeklerin herhangi bir restoranda bulunamıyor oluşu ve tüm yemeklerin özgün ve sanatsal seramiklerde sunuluyor oluşudur. Seramiklerde kullanılan esin kaynakları da yine antik çağ seramikleridir.

Moeetum (Sarımsaklı peynir) korkaklara göre bir yemek değil! Görünüşüne bakılırsa tarif keçi peyniri ve çok miktarda sarımsak içermekte. Oldukça çarpıcı bir karışım olduğu kesin, ancak taze bir dilim ekmek ve birkaç zeytinle damakta nasıl bir damak tat bırakacağını da denemeden olmaz.

Zeytin mezesi rezene, kişniş, nane ile hazırlanan özel bir sosta marine edilen, leziz zeytinlerdir.

Kara buğdaylı Kykeon (Bulamaç) Yunanca 'karıştırmak, calkalamak” kelimesinden gelir, su ve arpadan (bazen nane veya kekikle tatlandırılır) oluşan Kykeon, en çok Eleusis şehrindeki Demeter Ayinleri'nde kullanımıyla ünlüdür; burada inisiyeler tarafından ölüm ve yeniden doğuşun gizemini deneyimlemek için kullanılırdı ve bu ritüel Eleusis Gizemleri olarak bilinirdi. Buradaki arpa yerine, karabuğday kullanılan kimyonlu versiyonudur.

Kişnişli balık, galeta ununa bulanarak kızartılan balığın, havanda dövülmüş kişnişe bulunarak, fırında pişirilmiş halidir denebilir. Kılçıksız fileto levrek kullanılarak pişen balık, bir parça beyaz sirke ile lezzetlendirilirse, gerçek tadına ulaşır.

Ballı karides, anik Troas (Çanakkale, Biga yarımadası) için en makbulü tabi ki Karabiga karidesi ile yapılanıdır. Garum (antik balık sosu), zeytinyağı ve halis bal ile hazırlanıp pişen sosla servis edilir.

Libum, bir tür peynirli tatlı kek olup seramik kapaklı bir kapta, defne yaprakları üzerinde pişer, bal ile lezzetlendirilir.

Passum, en az 3 gün boyunca kuru üzüm ile zenginleştirilmiş, bir tür üzüm suyundan üretilen fermente, antik bir içecektir.

Karabuğday ekmeği, arpa yerine karabuğday kullanılan bir tür mayasız ekmektir.

Gelibolu Gastronomi Derneği desteğiyle Atıf Bay Çiftliğinde gerçekleştirilen bu menü, gluten hassasiyeti ve çölyak hastalığı olan kişiler için tamamen uygundur. Menüde zeytinyağı haricinde hiçbir yağ kullanılmamaktadır. Alerjen uyarısı karides, nadiren rezene, çok nadiren bal, üzüm, kimyon, nane ve kişniş için geçerlidir. 

Menüye, kullanılacak olan seramikler de dahildir. Katılımcılar yemeklerini bitirdikten sonra, kullandıkları özgün seramiklerin tümüne sahip olacaklardır.

Özgün fotoğraflar ve metin, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

 

27 Şubat 2025 Perşembe

Çanakkale Seramiği ve Hayat Ağacı

Bu kısa yazıda, çağımızda çok kullanışlı hale gelen internet vasıtasıyla tanıştığım değişik bir arama sonucunda tesadüf ettiğim, geleneksel Çanakkale seramiklerinden birinde yer alan hayat ağaçlı örneğe değineceğim. Tesadüfen Fransızca yayınlanan picclick adlı bir arama motoru ile karşılaştım. Bilen mutlaka biliyordur. Aramaya Çanakkale yazınca çıkan pek çok sonuç arasında, aşağıdaki Çanakkale örneği de yer almakta. Daha da ilginci örnekteki bağlantı, sizi Ebay Fransa şubesine yönlendirmekte. Yeşil sırlı testi 650 $ fiyatla satışa sunulmuş bulunmakta. Bu rakam günümüz kuru ile 23680 TL fiyata karşılık gelmekte. Zaman zaman bu fiyat kayıtlarını buradan paylaşıyorum ki, istatistiki anlamda kayıt altında tutulabilsin.

19. yy. Ördek başlı Çanakkale Testi, Kaynak 1, Kaynak 2

"3 tüy" ibaresi ile satışa sunulmuş olan sitede, her ne kadar tüy ifadesi yer alsa da, bana göre bu örneğin gövdesinde yer alan 3 adet benzer bitkisel motif dikkat çekici. Bana göre bunlar hayat ağacı motifleri. Yayınlanmış tez ve makaleleri araştırdım, bu konuda net bir örnek yok. Daha yakından bakabilmeyi diledim bu örneğe, ne var ki sitede sunulan görsellerle yetinilmek durumunda. 1800-1849 tarihlendirmesi ile, turkuaz ibrik olarak adlandırılan örneğin ölçüleri, satış sitesinde 16,51 cm. çap ve 33,66 cm. yüksekliğinde belirtilmiştir.

Çanakkale Testi detay, Kaynak 1, Kaynak 2

Kaynaklar:
https://picclick.fr/Ottoman-Turkish-Canakkale-Turquoise-Glazed-Pottery-Ewer-19th-335820557320.html
https://www.ebay.fr/itm/335820557320?customid=&toolid=10050

8 Şubat 2025 Cumartesi

İlginç Bir Sıraltı "Çanakkale" Yazısı

Hale Figen koleksiyonunda 4 farklı geleneksel Çanakkale seramiği yer almaktadır. Çanakkale'de seramik atölyesi işleten Hale Figen'e ait bu seramiklerden, beyaz zeminli sır altı bezeme olan testi, rengi ve tekniği ile düşündürücüdür. Bize göre, amatör bir üretici tarafından sonradan, asıllarına benzetilerek üretilmeye çalışılmıştır. Aşağıdaki görselde yer alan soldaki 3 örnek orijinal üretim olup, tüm özellikleriyle, asıllarının niteliklerini taşımaktadır.


Beyaz zeminli örneğin üzerinde yer alan sıraltı fırça ile yazılmış olan "Çanakkale" ibaresi, testi ve dikey formlar için geleneksel Çanakkale seramiklerinde uygulanan bir yöntem değildir. "Çanakkale" ibaresi bu formlarda aşağıda görüldüğü gibi kalıpla şekillendirilmiş rölyefli bir yazının, yüzeye aplikasyonu ile oluşturulur.


Ayrıca Çanakkale yazısının altında yer alan sır altı renkli bezeme de, orijinal Çanakkale örneklerine benzememekte. Bu özellikleri ile, bahsettiğimiz  testinin kopya olma ihtimali çok yüksektir. Hatta Çanakkale'de üretilmemiş bile olabilir. Çanakkale'de yaşayan bir seramikçi bu denli bir hatayı yapamazdı. Bu yüzden şüpheli olarak değerlendirdiğim tek örnek dışında, diğerleri, sıklıkla karşılaşılabilecek formlardır.





1 Şubat 2025 Cumartesi

Çömlekçilerin Kötü Ruhları Der ki:

Şarkım için bana para verecekseniz, ey çömlekçiler!
Kotyloi ve bütün kanastralar hoş bir siyaha çalsın.
Çok iyi pişsinler ve istenen parayı getirsin.
Pek çoğu pazarlarda ve bir o kadarı da yollarda satsın.
Onlar iyi para etsin ve şarkım kulağa hoş gelsin.
Ama siz (çömlekçiler ) utanmaz ve üçkağıtçıya dönüşürseniz
İşte o zaman fırınların kötü güçlerini bir araya getiririm.
Hem Sýntrips’i (Parçalayıcı) ve Smáragos’u (Çarpıştırıcı),
Üstelik Ásbetos’u (Yakıcı) ve Sabáktes’i (Yok edici)
Ve bu zanaat için çok sorun çıkaran,
Dolu fırının tünel ve odalarında öfkeyle yürüyen Omódamos’u (Pişmeyi engelleyici).
Çömlekçiler feryat figan ederken
Bütün fırın karmakarışık olsun.
Bir atın geviş getirmesi gibi fırın da bütün çömlekleri çiğnesin
Ve içindeki bütün çömlekleri tuz buz etsin.
Sen de gel güneşin kızı, pek çok büyünün Circe’si,
Acımasız büyüler yap,
Onlara ve onların el emeği işlerine kötülük yap.
Cherion’un onca Centaur’larına öncülük etmesine izin ver.
Ki bunların her ikisi de Herakles’in elinden kurtulup kaybolmuşlardı.
(Gelsinler ) çömleklere sertçe vursunlar, fırın çöksün.
Bunu gören çömlekçiler ağlasın.
Ama ben onların bahtsız zanaatlarının görüntüsüyle coşacağım.
Ve kim ki fırın gözetleme deliğinden bakmak için eğilirse
Tüm yüzü kavrulsun.
Ve böylece herkes adaletli davranmayı öğrensin.
Homer's Epigrams, Fragment 14[1] (Greek epic, 8th or 7th century BC), Çeviri: Çeşminaz Bowen
Öyleyse gel Athena ve elini fırının üstünde tut.

Bu metinde Grek mitolojisindeki çömlekçilerin başına bela olan kütü ruhlar (Daemones) grubu altında yer alan Sýntrips, Smáragos, Ásbetos, Sabáktes, Omódamos konu edilmiştir. Orjinal metnin şahulade bir hayal gücü ile yazılmış olduğunu düşünüyorum. Ek bilgi için bakınız.

Created by Fatih Karagül with AI Gemini

Potters, if you will give me a reward, I will sing for you. Come, then, Athena, with hand upraised over the kiln. Let the pots and all the dishes turn out well and be well fired: let them fetch good prices and be sold in plenty in the market, and plenty in the streets. Grant that the potters may get great gain and grant me so to sing to them. But if you turn shameless and make false promises, then I call together the destroyers of kilns, Shatter [Sýntrips] and Smash [Smáragos] and Char [Ásbetos] and Crash [Sabáktes] and Crudebake [Omódamos] who can work this craft much mischief. Come all of you and sack the kiln-yard and the buildings: let the whole kiln be shaken up to the potter’s loud lament. As a horse’s jaw grinds, so let the kiln grind to powder all the pots inside. And you, too, daughter of the Sun, Circe the witch, come and cast cruel spells; hurt both these men and their handiwork. Let Chiron also come and bring many Centaurs—all that escaped the hands of Heracles and all that were destroyed: let them make sad havoc of the pots and overthrow the kiln, and let the potters see the mischief and be grieved; but I will gloat as I behold their luckless craft. And if anyone of them stoops to peer in, let all his face be burned up, that all men may learn to deal honestly.

Hermes Trismegistus der ki:

"Haydi dinleyin çamurdan insanlar! Bir an düşün,nasıl oluştuğunu ana rahminde. Aklına getir o usta işçiliği ve ara o sanatçıyı, böyle güzel bir görüntüye şekil veren. Kim çizdi göz yuvalarını? Kim açtı burun deliklerini, kulaklarını ve ağzını? Kim uzattı sinirlerini ve sıkıca bağladı? Kim yaptı kemiklerini ve etini deriyle örttü? Kim ayırdı parmaklarını ve düzleştirdi tabanlarını? Kim hazırladı kalbini ve boşluklar bıraktı ciğerlerinde? Kim görünür kıldı güzelliğini ve sakladı bağırsaklarını içeride? Kaç çeşit beceri kullanıldı ve kaç tane sanat eseri yaratıldı oluşturmak için bir insanı? ..."

Created by Fatih Karagül with AI Gemini

Listen, people of clay! Think for a moment about how you were formed in your mother’s womb. Imagine that masterful craftsmanship, and seek out the artist who shaped such a beautiful image. Who drew the eye sockets? Who opened the nostrils, ears, and mouth? Who stretched the nerves and tied them tightly? Who made the bones and covered them with skin? Who separated the fingers and flattened the soles? Who prepared the heart and left spaces in the lungs? Who made the beauty visible and hid the intestines inside? How many kinds of skills were used and how many works of art were created to form a human being?..."

Nikos Kazancakis der ki:

 "Tanrı bir çömlek ustasıdır ve biz insanlar onun kiliyiz. Onun tornası sürekli döner ve bizleri istediği gibi şekillendirir. Kimimizi testi, kimimizi çömlek, kimimizi saksı, kimimizi lamba şeklinde yaratır. Bazılarımız su, bazılarımız şarap, bazılarımız süt veya bal, bazılarımızsa ışık taşırlar. Kırılırsak O buna aldırmaz ve geri dönüp bize bakmadan yeni kaplar yapmaya devam eder."

Created by Fatih Karagül with AI Gemini

"God is a potter, and we humans are His clay. His wheel turns constantly, and He shapes us as He pleases. He creates some of us as jugs, some as pots, some as vases, and some as lamps. Some of us carry water, some wine, some milk or honey, and some carry light. If we break, He doesn't care and simply moves on to make new vessels, without looking back at us."

24 Ocak 2025 Cuma

Hayyam der ki


Şu senin benim dediğimiz toprak neyimizdir
Birkaç günlük cennetimiz cehennemizdir
Bugün su içtiğin şu testi toprak olunca
Mezarına atılır belki bir gün, kim bilir.

Bir testici gördüm, çamur içindeydi:
Ayağı çarkında, elinde bir testi;
Testinin başında bir yoksulun ayağı
Kulpunda bir padişahın kellesi.

Şu testi de benim gibi biriydi;
O da bir güzele vurgun, dertliydi.
Kim bilir, belki boynundaki kulp da
Bir sevgilinin bembeyaz eliydi.

Hadi gel de testiye bak sen, aşıktı o da ben gibi
Bir güzelin saçına bağ bağ da kim bilir belki
Ya şu boynundaki bak nasıl dolanmış boynuna kulp
Bir çağda istekle o yar gerdanına sarılan eldi.

Bir testi aldım çarşıdan ucuza;
Gizli gizli neler anlattı bana;
Bir şahdım, dedi; altın kupam vardı;
Şimdi neyim? Testi oldum şaraba.

Kaderin elinde boynum kıldan ince:
Tüysüz kuşa dönerim ecel gelince,
Yine de toprağımdan testi yapın siz:
Dirilirim içine şarap dökünce.

Kalk gel! Hatırımız için gel.
Dileğimizce bir zorumuzu hallet.
Bir testi şarap getir. Ki, vücudumuzun toprağından
Testi yapılmadan önce kana kana testiden içelim.

Created by Fatih Karagül with AI Gemini

What we call this land, yours and mine, is what?
Our paradise for a few days, our hell, is what.
When this jug you drink water from today turns to clay,
Perhaps it will be thrown into your grave one day, who knows.

I saw a potter, he was in the mud:
His foot on the wheel, a jug in his hand;
At the jug's rim, a poor man's foot,
On its handle, a sultan's head.

This jug was someone like me;
It too was smitten with a beauty, troubled it was.
Who knows, perhaps the handle on its neck
Was a lover's snow-white hand.

Come, look at the jug, it was in love like me,
Bound, perhaps, to the hair of a beauty, who knows.
Look how the handle is wrapped around its neck,
Once, it was the hand that embraced that beloved's neck.

I bought a jug from the market for cheap;
Secretly, what things it told me;
I was a king, it said; I had a golden cup;
What am I now? I became a jug for wine.

In fate's hand, my neck is thinner than a hair:
I'll turn into a featherless bird when death comes,
Still, make a jug from my clay;
I'll revive when you pour wine into it.

Come, rise! Come for our sake.
Settle a trouble of ours as we wish.
Bring a jug of wine. So that from the clay of our bodies,
Before a jug is made, we drink our fill from the jug.

Ömer Hayyam

PERİYODİK TABLO

 Aşağıda görsellere ait bağlantılarla orjinal sayfalara ulaşabilirsiniz.


Kaynak: http://periodictable.com/index.html


Kaynak: https://bilimteknik.tubitak.gov.tr/sites/default/files/posterler/periyodik_tablo_2.pdf

4 Aralık 2024 Çarşamba

Jale Yılmabaşar panosu

Jale Yılmabaşar, öğrencilik yıllarımdan itibaren renkli kişiliği hakkında duyumlar edindiğim, Türk seramikçiler arasında değer verdiğim, önemli bir sanatçıdır. Kendisi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden emekliye ayrılmış olan bir profesördür ve devlet sanatçısıdır. Kendisini ve sanatını tanımayanlar için, hakkında yayınlanmış kitapları popüler sitelerde satılıyor görünse de, baskıları tükendiğinden, satışı yapılamamaktadır. Bu yüzden bu kitapların bazıları sahaflarda bulunabilmekte. Kitaplarının künyeleri:

-1965, Doçentlik tezi: Seramik dekorasyon teknikleri ve bu tekniklere çağdaş Türk çömlekçiliginde reform imkanları

-1980, Jale Yılmabaşar, Seramikleri, Yöntemleri, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basimevi

-1980, My Ceramics, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi

-1990, Jale Yılmabaşar, Apa Ofset Matbaacılık

-2006, Jale yılmabaşar, Promat Matbaacılık

-2015, Jale yılmabaşar, Promat Matbaacılık

Bir dönem şekillendirdiği renkli horoz figürleri ve göz sembolü ile anılmış olan Jale Yılmabaşar, ürettiği seramiklerin yanı sıra resimleri ile de tanınmaktadır. Doğrudan kendisi hakkında yazılmış 2 makale bulunmaktadır. Hakkında yazılmış makaleler:

-Bengütay HAYIRSEVER (2020), JALE YILMABAŞAR VE SEÇİLİ SERAMİK DUVAR PANOLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME, Uluslararası Sanat ve Estetik Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 5, Aralık

-Mehmet Ali Gökdemir (2023), Jale Yılmabaşar'ın Eserlerindeki Göz ve Horoz İmgelerinin Anadolu Kültürü ve Sembolleri Açısından İncelenmesi, Art-E 16 (31)

Bu bilgiler, değerli Jale Yılmabaşar'ı tanıyanlar için zaten bilindik konular. Burada değinmek istediğim esas konu, internet müzayedelerinde zaman zaman satışa sunulan nadir seramik örneklerden birini tanıtmak. Ele aldığım çalışma Jale Yılmabaşar'a ait.

Tepe Müzayede firmasında internet üzerinden gerçekleştirilen "15.Nadir Eserler ve Özel Koleksiyonlar müzayedesi"nde 91. Lot olarak 55000 TL başlangıç fiyatı ile satışa sunulmuş olan bir seramik pano bulunmaktadır. 06 Aralık 2024 tarihinde sonlanacak olanmüzayedede yer alan 43,5x24 cm ölçülerinde pano sanatçı tarafından imzalanmıştır. Eser tanıtım bilgisinde "Kompozisyon" olarak adlandırılmış ve karışık teknik olarak tanımlanmıştır.

Panonun arkası sırsız olup "Yılmabaşar Seramik" ibaresi kalıpla rölyefli olarak şekillendirilmiştir. Çalışmanın sol alt köşesine doğru bir çocuk figürü yer almakta, çocuğun üstünde, pano yüzeyinin neredeyse %40'ını kaplayan bir bulut yer almaktadır. Çocuk figürünün cinsiyeti anlaşılmamaktadır. Bu yönüyle, kız ya da erkek çocuklarını genel olarak etkileyen, meşum bir bulutun varlığından söz edilebilir. Bulut kirli beyaz, gri ve kahverengi alacalı olup, yüzeyde yer yer tekrarlı çizgiler yer almaktadır. Bu çizgiler bilinçli yapılmış olmalıdır. Dikkatli incelendiğinde ekspresif bir leke olan bulut içinde, yer yer anlamdırılabilecek silüetler seçilebilmektedir.

Ruh hali olarak çok ferahlatıcı bir kompozisyon olmayan çalışmadaki tek renkli unsur, pembe renkli fondur. Belki de bu renk ile, çocuk figürünün cinsiyeti hakkında bir gönderme yapılmış olabilir. Pembe renkli sırın altında fark edilebilen testere izleri ile, yüzeyde kısmen doku etkisi de oluşturulmuştur. Bu dokunun dahi bir anlamı olmalıdır.

Kişisel görüşüm, daha çok horoz ve göz imleriyle tanınmış olsa da, Jale Yılmabaşar'ın çocuk teması ile şekillendirmiş olduğu bu panonun, pembe rengine aldanılmaması gerektiğidir. Esas dikkat çekici noktanın, bilinmezlik barındıran, kirli bulutun çocuk ile olan ilişkisidir. Bulut çocuk figürünün üzerinde ezici bir ağırlık oluşturmaktadır. Günümüzde çocuk cinayetleri üzerinde bulunan bilinmezlikler hala devam ederken, bu çalışmanın, sanki yıllar öncesinden bizleri uyarmadığını söylemek, hiç de yersiz bir düşünce sayılamaz. Sanatçı duyarlılığı ile, Jale Yılmabaşar'ın çocuklar ile ilgili hissettiklerini, bir şekilde seramik aracılığıyla dışa vurmuş olması ihtimali üzerinde durmanın, öz eleştiri ve bireysel duyarlılık açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Kaynaklar:

-http://www.jaleyilmabasar.com/publications.html

-https://www.tepemuzayede.com/urun/9365793/jale-yilmabasar-1939-seramik-pano-komposizyon-seramik-uzeri-karisik-teknik

-Barış Gün (2017) Seramik, Mekan, Tarih#2 Jale Yılmabaşar, In-between