Bu gün 18 Mart 2015. Çanakkale'de 100. yıl zaferi anısına etkinlikler düzenleniyor. Muhtelif programlar vesilesiyle şehir dışından gelen ziyaretçiler kenti yaşama ve anlama çabasında. Fakat yalnızca savaş ve zafer değildir Çanakkale. Çanakkale'yi yazabilmek için dolu dolu yaşamak gerekir. Çanakkale denince akla ilk gelen, Şehitlikler, Truva, Assos, sardalya, peynir, helva ve zeytin yağından bahsetmeyi hiç düşünmüyorum. Her ne kadar mevsim müsait olmasa da tekrar gelmeyi düşünebilecekler için, alternatif gezi rotası olarak önerilerim şöyle. Haziranın ilk haftası Serçeler Köyü'nde köy hayrına katılıp, 40 kazanda kuzu etiyle pişen keşkekten çatlayana kadar ücretsiz yiyebilir, ilk bahardan itibaren yağışlı hava sonrası çevreden melki (Kanlıca mantarı), tepelerden kestane ve kızılcık toplayabilirsiniz. Altın arama uğruna yakında talan olacak Balaban'da buz gibi tatlı su içip, Marttan itibaren oğlak yerken manzara seyredebilir, Nisan'dan itibaren çam diplerinde kuzugöbeği arayabilir, Kazdağları'nın Bayramiç tarafındaki Ayazma'da, yazın en sıcak gününde serinleyip, cesaretiniz varsa akarsuda yüzebilirsiniz. Yazın Eceabat Zargana plajında ve Kabatepe'de keyifli bir deniz sefası yapabilirsiniz. Dört mevsim Küçükkuyu'da Midilli'ye nazır liman manzarasının keyfini sürüp rakı balık yapabilir, hazirandan itibaren Kadırganın serin denizinde ferahlayabilir, Babakale'de kaleyi keyifle dolaşıp, daracık sokaklardan birindeki bıçak ustasından çok ucuza, Doğan Usta'dan üzerinde isminizin yazılı olduğu el yapımı bıçak sahibi olabilirsiniz. Ayrıca Bozcaada'da gelincik şerbetini ve reçelini tadıp, Gökçeada'da uskumruyla olan özleminizi giderebilirsiniz. Halden aldığınız mis gibi tarakla bir akşam keyfi yapıp, ertesi gün topladığınız enerjiyle, cesaretiniz de varsa ıssız Tavşan adasına tekneyle gidip naturalist bir kamp yapabilirsiniz. Behramkale Athena tapınağında geceden yanınıza aldığınız uyku tulumunda sabahlayıp gün doğumunu izler, köyde avcı böreği eşliğinde kahvede yaşlılarla sohbet ederken ilginç hikayeler dinleyebilir, dolunayda domuz avına da çıkabilirsiniz. Hatta antik limanda, paragat saran balıkçılarla ahbap olursanız ve sizi de severlerse, onlarla balığa bile çıkabilirsiniz. Ocak ayından itibaren Biga'da ve hatta Ayvacık'ta deve güreşi izleyip deve sucuğu yiyebilir, Ezine'den çömlek peyniri alıp, Üvecik'ten az sonra yolun iç kısmında bulunan Cezayirli Hasan Paşa köşkü'nün insanı titreten görüntülerini fotoğraflayabilirsiniz. Ayvacık cuma pazarındaki dev bamyalardan ve pembe domateslerden satın alıp, köylerde midilli atının peşine düşebilirsiniz. Karanlık Liman'da sessizliği dinleyip, Lapseki değirmende rüzgarın sohbetine ortak olabilirsiniz. Seddülbahir'de denizden deniz kestanesi ya da tarlalardan mermi çekirdeği toplayıp, Enez ve Çardak'ta mavi yengeç yakalayabilirsiniz. Çanakkale merkezdeki Çimenlik Kalesi'nin duvarına saplanmış işgalcilerin mermi çekirdeğini görebilir, çarşı hamamının göbek taşında ter atabilirsiniz. Geleneksel sanatlar adına şehirdeki seramik müzesini gezebilir, hediyelik almak isteyenlere ise yine geleneksel Çanakkale seramiklerinin çağdaş uyarlamalarını üreten seramikçilerden örnekler almalarını tavsiye edebilirim. O kadar çok şey var ki önerilecek bunlar hızlıca ilk aklıma gelenler. 100. yıla ait etkinlikleri de gelmişken görün derim. Çanakkale'ye yolu düşenlere selam olsun.