16 Kasım 2011 Çarşamba

ÇANAKKALE İÇİN SERAMİK ALANINDA CILIZ BİR ÜMİT IŞIĞI

Çanakkale Belediyesi'ne, yaklaşık 4-5 yıl önce kendilerine yazdığım resmi bir yazı ile, kentteki seramik üretiminin niteliksizliğini ve sağlığa aykırı yönleri olduğunu bildirmiştim. Meclis salonlarına üreticiler toplandı, bilgiler verildi, yasaklar olacağı söylendi. Ne işlevi bile olduğunu bilmediğim bir kurulun başına getirildim, ya da onun gibi bir şey ama içi boşmuş. Seramik denetleme bilmem ne, bir şeyi. Durumu enine boyuna değerlendirdikten sonra, yetkliler üreticilere destek olmak, yeni fikirler oluşturabilmek ve bir nebze olun doğru yolu göstermek adına 3 yıl peş peşe hediyelik seramik eşya yarışması düzenlendi. ÇOMÜ olarak destek olundu. Yarışma sonrası bir sürü seramik üretildi, satıldı, savuldu, duman oldu. Yarışmada ödül alan seramikler, cam fanuslara konuldu, Belediye koridorlarında teşhir edildi. Gidenler görmüşlerdir. Uzun zamandır uğramadığımdan son akibetlerini bilemiyorum. Hatta bir kısmı da evlendirme dairesinde durmaktaydı ya, genç evlilere kültür ve sanat sevgisi aşılamaktaydılar. Ama kırık dökük halleriyle nereye kadar? Ardından bir festivalde sembolik olarak da olsa bir seramik çalıştayı düzenlendi. Yine ÇOMÜ destek oldu. Bu çalıştay yerel kaynaklarla uluslararası katılımcılı gerçekleşti, zaten festival de uluslararasıydı. Üniversite atölyeleri tepe tepe kullanıldı, çok özel seramikler üretildi. Sergi açılışı, şak şak, alkış, sonra seramikler yok oldu. Bir ara Belediye halkla ilişkiler standı arkasında haşmetli olarak bir örnek duruyordu, umarım kırmamışlardır. Bir örnekle de kent müzesinde gelenlere naneli şeker ikram ediliyordu, sonra uyarımı dikkate alıp kaldırabildiler sanırım, bir diğeri ise bir kapı önünde duruyordu umarım onu da kaldırmışlardır. Bu çalıştayın ürünleri, inşa edilecek bir müzede sergilenip korunacak diye planlanmıştı, ilk tamamlanan müze kent müzesi oldu ve burada bir reyon ayrılacağı söylenmişti. Ama olmadı. Çanakkale (çanak bir seramik biçimi oluyor) kenti, seramikleri ile övünen bu kent, nedense bu kentte üretilen bu eserleri kent müzesinde koruma ve sergiye alamadı, sevemedi, belki de birileri tarafından engellendi. Bu müze şöyle, bu müze böyle, burada seramik olmaz gibi imalar olmuş olabilir? Bence olmuştur. Vizyonu dar bir takım bilgelerle, bu işler nasıl yürü ki? Sonrası... Sonrasında Kent Müzesi'nin de hali malum diyorlar, halk mutsuz, müze yönetimi başarısız olmuş olsa ki, bu durum ve söylenceler oluştu. Akabinde kentte seramik konseyi kuruldu, Prof. Erdinç Bakla bu işte öncü oldu, onca insanı topladı, 2, 3 hatta 4 Rektör eskitti, ki 82'den beri kentte konferans vermiştir, Çanakkale'de bir seramik müzesine ihtiyaç olduğu gerçeğini defalarca vurguladı. Kente kaç kez geldi, kaç konuşma, konferans, sohbet yaptı ben takip edemedim. Bunların bir kısmında da katkımız oldu, tamamen gönüllü olarak. Müze için toplantılar, toplantılar. Bir de baktık durum artık gönüllülükten çıkmış, duygusallığa geçmiş. Bu duygusal kesimde yerimiz tabi ki yok, olmamalı da. Ama birileri de duygusal olmalı ama. Beklenen duygussallıkla işler tıkırında yürüdü, varsın yürüsün, yeter ki kent seramik müzesine kavuşsun. Lakin korkum odur ki, bu işin sonundan bir çapanoğlu çıkmasın, müze hedefinden şaşmasın. Bu süreçte ters giden şeyler olmadı mı? Oldu tabi. Prof. Erdinç Bakla kente küstü. Bir takım gazete havadisleriyle, yıpratılan durum, hedefine ulaştı. Bir takım işgüzarlar bir şeyler yazdı, ardından paparayı da yedi hani. Ardından, mevzunun seramikle ilgili kısmında, seramikten anlamayan birileri olaylara el attı. Bize ihtiyaçları kalmadı, çabalarımız sonuçsuz ve havada kaldı. Ama dahice fikirlerle bizler de aydınlanmış olduk, ihtiyacımız varmış demek! Seramiği yeniden öğrendik bir nevi. Bu bir kaç yıllık süreçte ÇOMÜ olarak, yerel pek çok seramik atölyesi ile ortak çalışma, fikir, bilgi, teknik alış verişimiz oldu, reklama gerek duymaksızın. İmkanlar ölçüsünde, sır, astar, form, malzeme konusunda katkı sağladık, üreticilerle birbirimize, üretim yaptık. ÇOMÜ öğrencileri aracılığıyla 2 yılda kente yaklaşık 20-25 bin seramik yaydık. Belediyenin misafirlerine ve satış mağzasına ÇOMÜ olarak seramik ürettik. Üreticilerden Esen Hanıma nar üretme fikrini verdik, bu fikri Midilli adasından getirdiğimiz örnekle gerçekleştirdik, bu fikri başka üreticiler de kullandı, iyi bir model oluştu. Artık Çanakkale narı diye bir süreç başladı. Kütahyalı uyanık bir üretici ise narın tescilini almaya kalktı. Sonrasını bilemiyorum. Nar Allah'ın narı, neyi nasıl tescil edeceksiniz, ama yaparlar. Olmaz olmaz derler. Polyester, alçı ve ziftli seramiklerle savaştık üretilmesin diye, dost üreticileri sırlı seramiğe yönelsinler diye teşvik ettik. Tevfikiye İlköğretim öğrencilerine seramiği anlattı, tanıtık, uygulattık, sergi açtık, belki toprağı severler diye, belki rahatlarlar, huzur bulur ve ilerde bir seramikçi kazndırırız diye. Tamamen gönüllü olarak, cebimizden para harcayarak, haftalarca çalıştık. Daha da ileri gidip, yerel üreticilerin eğitimi için çok mütevazi bütçeli bir eğitim projesi hazırlayıp sunduk, dikkate dahi alındığını sanmıyorum. Kutlu ve İsmail Usta eğitmen olacaktı, olamadı. Şimdilerde sanırım yeni sona eren bir proje gerçekleşti. İnternetten takip etme imkanımız oldu. Detaylı bilgimiz yok, açılışına ve eğitim sürecine davetli değildik, sağ olsunlar, yetkililer uygun görmemiş. Güney Marmara Kalkınma Ajansı'nın onayladığı 200 küsur bin liralık "Çanakkale Seramiği Anı Eşya Üretimi" adlı bir proje. Kent için yeni, güzel ve bence umutsuz bir girişim daha. İnternetteki sayfasında http://www.canakkale.bel.tr/bpi.asp?caid=226&cid=13551 detaylı güzel fotoğraflar var, bakılabilir. Fakat eğitmenlerden bahsedilmemiş, bari biz yazalım. Çömlekçi ustası İsmail Bütün ve ÇOMÜ'de uzman Necati Işık. Kurs düzenlendi, İsmail Usta çarkta çanak çekti, dekorlandı, pişti, sırlandı, oldu bitti. Peki usta ve diğer eğitmenler işten el etek çekince ne olacak? Karamsar bir tahminle, bir müddet can çekişme evresi, raflar tozlanacak, çamurlar kuruyacak, sırlar çökecek. Pişmemiş çanaklar hava durumuna göre küflenecek. Ya da dikkatsiz meraklılarca kırılacak. Pişenler, sağa sola dağılacak. Atölye ise sonunda ya birine devredilecek, ya da işlevselliği yitirtilip birisinin kontrolünde kabuk değiştirecek. Ben fırınlara üzülürüm esas, bir de tornalara. Duvarlardaki sıra sıra klimalar da uygun bir yerlere nakledilir belki, malum kentte yazlar çok sıcak geçiyor, dairelerde bunalıyor insanlar. Umarım karamsar öngörülerimde yanılırım ve bundan da çok büyük mutluluk duyarım. Ek olarak bir de burada kurs alanalar var tabi, acaba kaçı bu eğitimi mesleğe çevirip, seramik üretimine devam edecek? Zamanında Kültür Müdürlüğü bile düzenlediği kurslarda daha çok başarılı oldu bence. Küçücük bir atölyede, Yüksel Ergen Bey'in de malzme desteği ile, bir çok seramiğe gönül veren insan yetiştirdiler. ÇOMÜ de Kültür Evi'nde ve ceza evinde Çanakkale seramikleri temasıyla kurslar düzenledi (http://mfkaragul.blogspot.com/2011/10/geleneksel-canakkale-seramikleri.html). Buralara katılan kursiyerler, bu işleri yıllar önce kurdukları dernekle devam ettirmek istemişlerdi ama destek olan malesef çıkmadı. Ama Güney Marmara Kalkınma Ajansı sayesinde herşey birden değişti, iyi ki bu kurum varmış da, güzel bir şeyler olacak ümidi besleyebiliyorum. Biz ithal seramikçiler ve bu konuda gönüllü çalışmak isteyenler amacına ulaşamadı ama, olaya başka açıdan yaklaşılınca işler yoluna giriyormuş da, biz proje üretme noktasında aciz durumdaymışız. Her şey ne güzel .