Çanakkale Seramiği Anı Eşya Üretim Merkezi Sergisi (Kaynak: Canakkaleicinde.com) |
Yazıya, doğrudan internette bulduğum 16 Mayıs 2012 tarihli bir haberi paylaşarak başlıyorum: “Çanakkale Seramiği Anı Eşya Üretim Merkezi” Projesi Kapanış Kokteyli ile Sonlandı. Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, “Çanakkale seramiğinin yeniden bu kentin ekonomisine kazandırılması ve kaybolmaya yüz tutmuş bu değerin yeniden ortaya çıkarılması için büyük çaba sarf edildi. Seramikçiler, atölyeler ve çanakçılar birer birer yok olurken bu değerin yaşatılmasının önemi büyüktür. Seramik Sanatı Çanakkale için kültürel bir değerdir ve Çanakkale seramiğinin kendine özgü özelliği vardır. Bu sanatı götürebilme konumunda olan ustalarımız var. Bu ustalarımızı çoğaltmamız ve onların bilgi ve becerilerinden yararlanmamız lazım” dedi. (Kaynak:Çanakkaleicinde.com)
Daha önce "Çanakkale İçin Seramik Alanında Cılız Bir Ümit Işığı" başlığı altında yazdığım yazının neticesinde gerçekleşen tüm faaliyetler nihayet meyvesini verdi. Eğitmenler, ustalar, hocalar, yaratıcı beyinler, ev hanımları, meraklı ve hevesli emekliler, canı sıkılanlar, para kazanmayı umanlar, başkanlar, danışmanlar hep bir araya geldiler ve şimdiye dek kimsenin akıl etmeyi dahi başaramadığı bir projeyi hayata geçirip, geleneksel Çanakkale seramiklerini kurtarmayı denediler. Proje sonunda bir sergi bile açıldı, ürünler ilgililerle buluştu, emekler ortaya kondu. Güzel de oldu.
Sonuçta adını seramikten alan Çanakkale kenti, bu proje sayesinde, seramiği ile ünlü diğer dünya kentlerinden Vallauris veya Fayenza ile aynı kulvarda yarışır oldu. Büyük bir kültürel ve sanatsal patlama ile herkes seramiğe doydu. Galerilerde her hafta yeni bir seramik sergisi açılır oldu, galeri sayıları arttı ve hatta yeni sergiler için en erken 1 yıl sonrasına randevular verilmeye başlandı. Kentin önemli noktalarındaki boş dükkanlar tutuldu, mal sahipleri dükkanlarını seramikçilere kültüre katkıları nedeniyle daha ucuza kiraladı. Bu dükkanlar seramik yapmayı öğrenen kişilerce atölye olarak çalıştırılmaya başladı ve burada üretilen nitelikli seramikler, piyasadaki niteliksiz ziftli seramik, alçı ve polyester hediyeliklerin yerlerini aldı. Halk da bu sayede bilinçlendi. Artık o eski kötü ürünleri almaz oldu. Hatta otobüslerle şehitlik gezisine gelen yerli turistlerimiz bile, yeşil sırlı at başlı testiler almayı ihmal etmediler. Piyasada at başlı testi enflasyonu yaşandı, atölyeler talebe cevap verebilmek için sabahlamak zorunda kaldılar. Merdiven altı atölyeler de bu duruma dayanamadı tabi, rekabet edemediler ve mecburen kapandılar. Çanakkale'nin adını kirleten bu niteliksiz ürünlerden, bu sayede Çanakkale kenti de kurtulmuş oldu. Ne büyük bir başarı. Kent kurtuldu, seramik canlandı, iş sahaları gelişti, işsizlik azaldı, halk kültürel doyuma ulaştı.
Bir önceki paragraf tabi ki hayal ürünü, hatta bir ütopya. Aslında olması gerekenler bunlar. Fakat henüz bunların hiç biri gerçek olmadı. Ama olabilirdi de. Çünkü seramik, potansiyel olarak tüm bunları gerçekleştirebileek derecede zengin bir kaynak. Bir kıvılcım bir birini tetikleyerek tüm bunların gerçekleşmesini sağlayabilir. Fakat ihtiyaç duyulan kıvılcım, bu cılız girişim değil. Bu kentte yaşayan insanlar olarak kentin kendisine sahip çıkamadığımız, çevreyi kirletmeye, ormanları yakmaya, plajları talan etmeye devam ettiğimiz sürece, henüz yeterli bilinç seviyesine ulaşamadığımızın göstergesi olarak, seramik alanındaki böylesi olumlu gelişmeleri ummak tamamen saflık olur. Bizler de havanda su dövmeye devam ederiz.
Köklü bir değişim için, sanırım İskender'in kılıcı gerek.
Sonuçta adını seramikten alan Çanakkale kenti, bu proje sayesinde, seramiği ile ünlü diğer dünya kentlerinden Vallauris veya Fayenza ile aynı kulvarda yarışır oldu. Büyük bir kültürel ve sanatsal patlama ile herkes seramiğe doydu. Galerilerde her hafta yeni bir seramik sergisi açılır oldu, galeri sayıları arttı ve hatta yeni sergiler için en erken 1 yıl sonrasına randevular verilmeye başlandı. Kentin önemli noktalarındaki boş dükkanlar tutuldu, mal sahipleri dükkanlarını seramikçilere kültüre katkıları nedeniyle daha ucuza kiraladı. Bu dükkanlar seramik yapmayı öğrenen kişilerce atölye olarak çalıştırılmaya başladı ve burada üretilen nitelikli seramikler, piyasadaki niteliksiz ziftli seramik, alçı ve polyester hediyeliklerin yerlerini aldı. Halk da bu sayede bilinçlendi. Artık o eski kötü ürünleri almaz oldu. Hatta otobüslerle şehitlik gezisine gelen yerli turistlerimiz bile, yeşil sırlı at başlı testiler almayı ihmal etmediler. Piyasada at başlı testi enflasyonu yaşandı, atölyeler talebe cevap verebilmek için sabahlamak zorunda kaldılar. Merdiven altı atölyeler de bu duruma dayanamadı tabi, rekabet edemediler ve mecburen kapandılar. Çanakkale'nin adını kirleten bu niteliksiz ürünlerden, bu sayede Çanakkale kenti de kurtulmuş oldu. Ne büyük bir başarı. Kent kurtuldu, seramik canlandı, iş sahaları gelişti, işsizlik azaldı, halk kültürel doyuma ulaştı.
Bir önceki paragraf tabi ki hayal ürünü, hatta bir ütopya. Aslında olması gerekenler bunlar. Fakat henüz bunların hiç biri gerçek olmadı. Ama olabilirdi de. Çünkü seramik, potansiyel olarak tüm bunları gerçekleştirebileek derecede zengin bir kaynak. Bir kıvılcım bir birini tetikleyerek tüm bunların gerçekleşmesini sağlayabilir. Fakat ihtiyaç duyulan kıvılcım, bu cılız girişim değil. Bu kentte yaşayan insanlar olarak kentin kendisine sahip çıkamadığımız, çevreyi kirletmeye, ormanları yakmaya, plajları talan etmeye devam ettiğimiz sürece, henüz yeterli bilinç seviyesine ulaşamadığımızın göstergesi olarak, seramik alanındaki böylesi olumlu gelişmeleri ummak tamamen saflık olur. Bizler de havanda su dövmeye devam ederiz.
Köklü bir değişim için, sanırım İskender'in kılıcı gerek.